30 Mayıs 2013 Perşembe

Şeftalili, İncir Lokumlu Kek



Gidip gelip tırtıklamaya doyamadığım enfes bir kek pişirdim, üstelik tamamen doğaçlama... Yazın getirdikleri sofralarımızı şenlendirmeye başlamışken kekler de bundan nasibini almasın mı? Güzel arkadaşım İpekle sohbetimiz sırasında onun, türk kahvesi fincanı ölçülü tarifler istiyorum, az şekerli kekler istiyorum talebini de dikkate aldım bu tarifi oluştururken. Umarım sen de beğenirsin İpekcim :))
Yaz keklerinde şeker miktarını azaltmak konusunda daha şanslıyız, çünkü oldukça tatlı yaz meyveleri bu ihtiyacı azaltıyor. Ben yaklaşık 22 cm'lik kalp şeklinde kelepçeli kalıp kullandım pişirirken. Küçük boy borcamlar da işinizi görecektir. İçine koyduğum incir lokumu tamamen o an lokumlarla göz göze gelmem neticesinde kekin içine girdi, bence çok iyi etti. Elbette siz koymak zorunda değilsiniz, onun yerine aynı ölçüde ceviz de olabilir. Ben şeftalilerin kabuklarını bu kez soymadım, genelde soyardım ama böyle renkli hali daha çok hoşuma gitti ve kabukları yerken rahatsız etmedi. Siz bu konuda hassassanız soyabilirsiniz. Tüm bu kekleri, börekleri, çörekleri pişirdikçe kendi kendime artık şu paketini bile açmadan kaderine terk ettiğim pilates cd'lerini açsam da bi başlasam diyorum. Ondan biraz bundan biraz derken geleceğim hakkında endişelenmeye başladım :)) Ama hayatın tadı kalır mı tüm bu lezzetler olmadan? Yok yok dayanamıycam anlatıcam size bu keki nasıl yaptığımı, sonra hep birlikte pilatese başlarız :)

Malzemeler:
2 yumurta
1 veya 1,5 türk kahvesi fincanı esmer şeker (tatlı seviyorsanız 1,5 fincan koyun)
1 türk kahvesi fincanı süt
1 türk kahvesi fincanı sıvıyağ
3 türk kahvesi fincanı un
1 pkt kabartma tozu
1 çay kaşığı toz zencefil
1 türk kahvesi fincanı incir lokumu ( 2-3 parçaya kesilmiş) ( koymazsanız yerine iri dövülmüş ceviz koyabilirsiniz)
2-3 şeftali veya nektarin (benimkiler oldukça küçüktüler, büyük boy kullanırsanız belki 1 büyük boy şeftali yetecektir. Siz zevkinize göre ayarlayın, kekin üzerini kaplayacak ince dilimler şeklinde kesip dizdim ben)
Şeftalilerin üzerine serpmek için 2-3 çay kaşığı esmer şeker ( öyle güzel bir çıtırlık verdi ki, bunu atlamayın derim)

Yapılışı:
Öncelikle esmer şeker kullanmak zorunda değilsiniz, toz şeker de kullanabilirsiniz.
Yumurtalarla şekeri iyice köpük köpük olana kadar çırpıyoruz. Süt ve yağı ekleyip biraz daha çırpıyoruz. Un, kabartma tozu, zencefili ekliyoruz, düşük hızda karıştırıyoruz. 
Küçük doğradığımız lokumları ekleyip kaşıkla karıştırıyoruz ve yağlı kağıt serdiğimiz kek kalıbına harcımızı döküyoruz. Lokumlar tek noktada toplandıysa bu aşamada her yere yayabiliriz. İnce ve çok iri olmayan dilimler halinde kestiğimiz şeftalileri kekin üzerine dilediğimiz gibi diziyoruz. ( Çok kalın ve iri dilimler koyarsak şeftalinin nemi keki çok ıslatacaktır. İsterseniz küçük küpler halinde de kesebilirsiniz)
2-3 çay kaşığı şekeri de şeftalilerin üzerine serpiştirdikten sonra önceden ısıtılmış 170 dereceli fırında pişiriyoruz. 

*Kekimizi her zaman kalıbımız iyice soğuduktan sonra kalıptan çıkaralım, yoksa parçalanma riski oldukça yüksek olacaktır. Kimi zaman bu basit kuralı atlayıp keklerimizi parçaladığımız için bir hatırlatma olarak kalsın burada :)

*Mutluluk; çal artık kapıyı, bak sana kek yaptım :)))




28 Mayıs 2013 Salı

Etli Kuru Fasulye



Dün meksika fasulyesi bugün kuru fasulye napıyosuuun dediğinizi duyar gibiyim. Tam olarak yaz sıcaklarına teslim olmadan bir etli kuru fasulyeyle sezon finali yapmadan olur mu? Her seferinde ayıla bayıla yiyoruz, nasıl muhteşem bir lezzettir bu kuru fasulye... Yanında pilavı, turşusu ve kuru soğanıyla tam bir lezzet şöleni.. Güveçte yada döküm demir tencerede uzuuun süre pişince de muhteşem oluyor ama ben Fissler'de sadece 15 dk pişirerek aynı lezzet ve kıvamı yakalayabiliyorum, üstelik daha vitaminli bir şekilde. Evde çocuk olunca da pişirme yöntemim elbette vitaminini koruyabildiğim şekillerde oluyor. 
Herkes elbette biliyor ailesinin damak zevkine uygun olan kuru fasulyeyi pişirmeyi, ama ben yine de oldukça pratik bir şekilde pişirip lezzetli bir kuru fasulye elde ettiğim için bu şeklini paylaşmak istiyorum. Mutfakla yeni tanışanları da düşünmek lazım öyle değil mi? 
Şunu da belirtmeliyim ki lezzetli kuru fasulyenin ilk adımı doğru ve taze fasulyeyi bulmaktan geçiyor. Kabuk atmayan, içine eski mahsul karıştırılmamış, çabuk pişen fasulye candır. Pişince de enfes olur. Kaymak olur. Haydi tarife:

Malzemeler:
2 su bardağı kuru fasulye (geceden soğuk suda ıslatılmış)
1 orta boy küçük doğranmış kuru soğan
50-100 gr zar büyüklüğünde doğranmış dana eti
2 çorba kaşığı domates salçası
1 kabukları soyulup minik küpler halinde doğranmış domates
İsterseniz 1 ince kıyılmış yeşil biber
2 çorba kaşığı tereyağı
2 çorba kaşığı zeytinyağı
3 su bardağı su

Yapılışı:
Kuru fasulyelerin suyunu döküp yeniden üzerini 2 parmak geçecek kadar su ekleyip 1 taşım kaynatıyoruz. Köpüklerinden arındırıp süzüyoruz. Kızdırılmış yağ karışımında etlerin rengi dönene kadar kavuruyoruz. Soğan ve biberi ekleyip kavurmaya devam 
ediyoruz. Salçayı ekleyip 1-2 dk daha kavuruyoruz. Kuru fasulyeleri ekleyerek 3-4 dk daha kısık ateşte kavurmaya devam ediyoruz. En son domatesleri koyup 1-2 çevirdikten sonra suyunu ve damak zevkimize göre tuzunu ilave edip düdüklü tenceremizin kapağını kapatıyoruz. İşareti çıktıktan sonra 15 dk pişiriyoruz. Sonrasında mümkünse biraz dinlendiriyoruz, dinlenmiş yemek her zaman daha lezzetli oluyor. Servisten önce 1-2 dk ağzı açık olarak kaynatarak üzerinin kaymaklanmasını sağlıyoruz ve afiyetle yiyoruz.
Belirttiğim pişirme süresi Fissler düdüklü tencere için geçerlidir, siz başka bir marka kullanıyorsanız lütfen ona göre pişirin.

*En afilli, en trend yemekleri de pişirsek bu klasik lezzetleri hep arıyor damaklarımız. Hakkıyla yapıldığında da değme yemeklere taş çıkarıyor. Mutfakla ilgili bir best of çalışması yapılsaydı kesin kuru fasulye ilk sıralarda kendine yer bulurdu, çocuklarımıza sevdirelim, yedirelim... 

*Çok rafine ve çeşitli bir mutfağa sahibiz, dünyada bir numara bence. Kıymetini bilelim...




27 Mayıs 2013 Pazartesi

Meksika Fasulyesi Salatası



Yaz kendini iyiden iyiye hissettirdikçe sofralarımız hafifliyor, salatalar, mezeler kendine daha çok yer buluyor. Konserve yiyecekleri hiç tüketmemeye çalışıyoruz, ama meksika fasulyesini görünce uzun zamandır yapmadığımı farkettim. Her türlü malzemeyle bütünleşmeye müsait, her yemeğe güzel eşlik eden bir salata. Konserveyi iyice yıkayıp suyundan tamamen arındırarak kullanmak gerekiyor. Benim vereceğim ölçüler ve malzemeler tamamen o anki modumun eseridir, siz malzeme konusunda özgürlüğünüzü sonuna kadar kullanın. 
Aynı salatayı biraz kuru fasulyeyle karıştırıp 2 renkli olarak yapmak da mümkün. Kuru fasulye tüketimimiz de artık yavaş yavaş piyaz şekline kaymaya başlayacak. Yada domatesli-biberli-zeytinyağlı yaz versiyonu şekline... 
Mevsimin getirdiklerine hem ruhsal hem fiziksel hem de beslenme şekliyle nasıl da uyumlanıyoruz her yıl... Her sabah bizi bekleyen pırıl pırıl bir güneşle hep umut ve enerji dolu başlıyoruz güne, yalnız giysilerimiz değil beynimiz de hafifliyor. Bazı şeyleri akışına bırakmak azıcık daha kolay sanki yazın. Haliyle midemiz de payına düşeni alıyor, ben de hafiflemek isterim diyor, beni sıcaklar yoruyor bir de sen yorma diyor. Ağır yemekleri daha erken saatlerde tüketmezsek yere göğe sığamıyoruz yaz sıcaklarında. Mutfaklarımız karpuz-peynir moduna geçmeden salataları da hatırlamış olalım, bir akşam da soframızı böyle renklendirelim.

Malzemeler:
1 kutu konserve meksika fasulyesi
1 havuç (rendelenmiş)
2 salatalık ( 1'i rendelenmiş, diğeri ince halkalar şeklinde dilimlenmiş)
1 sap taze soğanın yeşil kısımları
1 domates ( küp küp doğranmış)
1/4 bağ ince kıyılmış maydanoz
1/4 bağ ince kıyılmış dereotu
1/4 bağ ince kıyılmış taze nane
Arzunuza göre zeytinyağı ve tuz
1 limon suyu
Dilerseniz mısır da ekleyebilirsiniz

Yapılışı:
İyice yıkanıp suyundan tamamen arındırılmış fasulyeyi tüm diğer malzemelerle birleştiriyoruz. Zeytinyağı, tuz ve limon suyunu çırpıp bu sosu salataya gezdiriyoruz, iyice karıştırıyoruz. Halka doğranmış salatalıklarla süsleyip servis ediyoruz.

*Bu yaz iyice hafifletelim kendimizi, biraz rölantiye alalım endişelerimizi, korkularımızı.. Daha çok duymaya çalışalım iç sesimizi, daha az öfkelenelim... En çok kendime söylüyorum bunları emin olun, hepimiz için bir minik hatırlatma olarak kalsın burada... Söylemek kolay zira, dilerim uygulamak da kolay olsun... İyi haftalar...


26 Mayıs 2013 Pazar

Nutellalı, 3 Malzemeli Muffin



Tam bir Nutella bombardımanına hazır mısınız? Yanlış okumadınız, sadece 3 malzemeden oluşan bir muffin yapacağız. Ben sadece 1/2 çay kaşığı kabartma tozu ekledim, tarifin aslında yok. Sadece içimden geldiği için koydum, siz koymayabilirsiniz. 
Bu güzel tarif muhteşem bir blog olan dokuzuncubulut.com 'dan. Diğer tariflerine de mutlaka göz atın derim. Teşekkür ediyorum ayrıca :)
Haftasonu inanılmaz telaşlı geçiyor, bu yüzden de çabucak bitiyor. Kuzunun tatil günü demek anne bugün nereye gidiyoruz demek. Fellik fellik bütün gün gezmek tozmak, alelacele mutfağa girip akşam yemeği hazırlamak, arada öödeeevvv hatırlatması yapıp kuzuyu öfff'letmek demek. Sonrasında ise hem yeni tarifler denemek hem beslenme planlaması yapmak için adres yine mutfak. Her yeri önce karmakarışık yapıp sonrasında tertemiz bırakıp çıkıyoruz ya, her gün bunu nasıl yapabiliyoruz? Bıkmıyoruz, usanmıyoruz, şikayet bile etsek illaki aynı şeyleri yeniden yapıyoruz. Kimi tarifler öyle bir sabırsızlıkla deneme arzusu veriyor ki bize o an karşımızda hiçbir engel duramaz! 
Uzunca bir süredir yüzüne bakmadığımız Nutella kavanozumuzu değerlendirmek adına bu tarif çok başarılı. Evet genel eğilimin aksine nutella kaşıklamak gibi bir alışkanlığım hiç yoktur, çoğu zaman yemek aklıma bile gelmez. Kızım içinde sadece krep varsa vazgeçilmezdir.
 En önemli püf noktası yeterince pişirmek, fazla değil. O yüzden takipte kalın ve pişer pişmez fırından çıkarın, benim muffinlerimin üzeri hafif nemli kaldı, yine de kürdan testini geçti. Lezzeti harika, kuru ve sade bir kek olmasına rağmen oldukça leziz. Bir şans vermek isterseniz buyrun tarife:

Malzemeler:
1 cup ( yada su bardağı) nutella
3 yumurta
10 çorba kaşığı un
(Benim ilavem: 1/2 çay kaşığı kabartma tozu)

Yapılışı:
Tüm malzemeyi bir kapta pürüzsüzleşene ve iyice karışana dek mikserliyoruz. Muffin kağıtlarına yada kalıplarına üstten biraz boşluk bırakarak paylaştırıyoruz. Ben 12 tane muffin elde ettim. 175 derecede ısıtılmış fırında 10-15 dk fırınımızın pişirme performansına göre pişiriyoruz. Aman fazla pişirmeyelim, çok sert olur o zaman.
Yine de fırınınıza göre süre az gelirse uzatabilirsiniz. 
Sonrasında ister dondurmayla ister çikolata sosuyla servis edebilirsiniz. Ben içindeki nutelladan dolayı yeterince kalorili olduğu için sade bırakmayı tercih ettim.

*Bir tatlı huzur bazen sadece 3 malzemelidir, bazen işte bu kadar kolaydır :)))


24 Mayıs 2013 Cuma

Ekmek Makinesinde Bir Tombik Ekmek



İlk aldığım günlerde bir heves her gün kullandığım ekmek makinem dolaptaki köşesinde uzuuuun bir dinlenmenin ardından küllerinden doğdu. Bunda elbette hamura dokunup onu ellerimle şekillendirme arzumun da büyük payı var. Lakin gece vakti sabaha ekmeğimiz olmadığını farkedince ve hamurun başında beklemek için oldukça uykulu olmam münasebetiyle ekmek makinem sahneye çıktı. Kızım için oldukça enteresan bir süreç oldu bu, çünkü makineye tüm malzemeleri öylece koyup sabah oradan kocaman bir ekmek almamız onu hayrete düşürdü. Şu an onun gözünde en havalı mutfak aletimiz kesinlikle kendisi. Artık anne ne tür ekmekler yapabiliyo? Çiçek ekmek de yapabiliyo mu? Ya foccacia? Soruları peş peşe geliyor. Bunları yapabilmek için hala bana ihtiyaç duyuyor olması karizmasını biraz çizse de hamur yoğurup mayalayabilmesi, kek pişirebilmesi tekrar saygısını kazanmasını sağladı. Yani sözün kısası, ekmek makinesi bence iyi bir mutfak aleti. Her sabah miss gibi ekmek kokusuna elinizi bile değdirmeden ulaşabilmeniz inanılmaz bir pratiklik sağlıyor hayatımız için. Tereddütleriniz varsa ben kesinlikle tavsiye ederim. Yine de tüm ekmekleri elde de yapabiliriz yani çok büyük bir kayıp sayılmaz. Sanırım makinede yaptığımız ekmeklerin tek kusuru biraz sert olan kabuğu olabilir. Buna kendimce şöyle bir çözüm buldum: Sıcak ekmeği bir mutfak bezine güzelce sardıktan sonra temiz bir poşete koyup bekletmek. Böylece kabuğu da yumuşacık oluyor. Artık gerisi size kalmış...
Tarif Binnur Akhun Önen'in "Taze Ekmekler Sıcak Öyküler" kitabından.

Malzemeler:
1 cup su
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı şeker
3 cup un
2 çay kaşığı aktif kuru maya ( pakmayanınkini kullandım)

Yapılışı:
Malzemeleri buradaki sırayla ekmek makinesine koyuyoruz. Mayanın tuz ve suyla erken temas etmemesi özellikle geceden sabah için programlıyorsanız önemli.
Temel ekmek ayarında pişiriyoruz. İşte bu kadar.

*Bu kadar kısacık anlatımı olan bir tarif vermemiştim sanırım. Sağladığı konfor öyle kıymetli ki bu kolaylık da cabası. Tertemiz, içinde ne olduğunu bildiğiniz sıcacık bir ekmeği yemek ve en kıymetlinize içiniz rahat yedirmek harika bir duygu. 

*Hayatımızı kolaylaştıran tüm bu makineleri bizlere kazandıran tüm dehalara selam olsun. Allahaşkına tüm evi de kendi temizleyebilen bir makine icat edin :)



22 Mayıs 2013 Çarşamba

Muzlu, Kuru Meyveli Unsuz Muffin



Bu kek tamamen evde kalmış malzemeleri değerlendirme kekidir. Milyonlarca değişik şekle soktuğum elde çırpılan muffin tarifimin değişik bir şeklidir. Çook lezizdir, nemlidir, yumuşacıktır. İçeriğinde un yoktur. 
Kek pişirmeyi seviyorum. Muffin şeklinde yapınca servisi de yemesi de daha kolay oluyor. Rengarenk ve cıvıl cıvıl muffin kağıtları her yanı sarmışken bu muffin çılgınlığı kolay kolay bitmez zaten. Eskiden moda ne kadar da tek tipmiş değil mi? Herkesin gençlik resimleri benzer döşenmiş, hemen hemen aynı aksesuarlarla dekore edilmiş evlerde çekilmiştir. Şimdiyse öyle bir çeşitlilik ve hızlı bir değişim var ki insan yakalayamıyor bile. Yemek takımları, peçeteler, servis aksesuarları inanılmaz renkli ve insanı cezbediyor. Dolaplarımızda iğne deliği kadar yer bırakmama pahasına vazgeçemiyoruz bu rengarenklikten. Elbette benim için de aynı durum geçerli, zaman içinde biriktirdiklerim ve halen iç geçirdiklerimle dolaplarıma sığmaya çalışıyoruz. Hep söylüyorum; tüm evleri kadınlar tasarlamalı. Çünkü hiçbir erkek mantığı bizim sığabileceğimiz dolapları hayal edemez :) Hayatımız renkli, yediklerimiz renkli, yaratıcılığımız renkli öyleyse herkes neden bu kadar mutsuz?
Evet haklısınız bu meseleler burada çözülemeyecek kadar derin.. Ee ne diyelim, son zamanların trend deyişiyle: Keep Calm And Bake A Cake :)

Malzemeler:
1 yumurta
1/2 su bardağı esmer şeker
1/2 türk kahvesi fincanı sıvıyağ ( bu kez becel pratik zeytinyağlı kullandım)
1/2 çay bardağı yoğurt
1 su bardağı robotta un gibi çekilmiş kabuksuz iç badem
1/2 pkt kabartma tozu
1 orta boy ezilmiş muz
1/2 su bardağı kuru meyve
1 çorba kaşığı karamel sosu ( evdekini kullanma çabasından kondu, şart değil)

Yapılışı:
Bu ölçülerle standart boy 8 muffin elde ettim.
Öncelikle yumurta ve şekeri elde güzelce çırpıyoruz. Tüm diğer malzemeleri ekleyerek karıştırıyoruz. Kuru meyveleri en son ekliyoruz.  Muffin kağıtlarına 1'er parmak boşluk kalacak şekilde paylaştırıyoruz. Önceden 170-180 derecede ısıtılmış fırında pişiriyoruz. 

*Az ölçülerle yapılıp çabuk tükenen kekleri seviyorum, böylece hem taze tüketiyoruz hem yenilerini yapmak için fazla beklemiyoruz. Siz daha fazlası için ölçüyü 2 katına çıkarabilirsiniz. Kararmaya yüz tutmuş muzumu atmayıp değerlendirdiğim için de ayrıca çok mutluyum :) Sabırsız kuzunun minik parmakları keke ulaşamadan fotoğraf kareme giriverdi.. Ne kadar küçücük şeylerle devasa mutluluklar yaşıyorlar değil mi?

*Atmayıp değerlendirmek... Günümüz dünyasında ne kadar tuhaf bir cümle.. Herşey böyle kolay ulaşılabilirken bunlarla kim uğraşacak? İnsan ilişkileri bile atıp yenisini almak üzerine kuruluyken... Uğraşan birileriyle yollarınızın kesişmesi dileğiyle.. 




21 Mayıs 2013 Salı

Kandil Simidi



Sıcakların yavaş yavaş kendini hissettirdiği şu günlerde mutfaktaki ısı da fırınla beraber yükselirken yine de kopamıyoruz bir türlü. Dileğim bu kandil simidini bir kandilde yapıp yayınlamaktı ama olamadı. Kızım son günlerde bu nefis tuzluları tutturunca yapmak farz oldu. Bol susamla lezzetine lezzet katmış bu gevrek simitleri yanında atıştırmalık olarak götürecek, bana da gidip gelip bir tane yemek düşecek. 
Tarçının mutfağı diye bir siteden yıllar önce almışım tarifi ama link veremedim. Teşekkür ediyorum kendisine. Evet taa o zamandan aldığım her tarifi nereden aldığımı yazmışım, böylece daha kolay hatırlıyordum ama yıllar sonra bu alışkanlığım blogumda bu emeklerin sahiplerinin isimlerine teşekkürlerimi yollayabilmem için vesile oldu.
Ne kadar güzel geleneklerimiz var, özel günlerde evde yapılıp konu komşuya dağıtılan tüm ikramlarla evin bereketi artar sanki. Bizler büyük şehirlerde kimi zaman apartmanda birlikte yaşadığımız insanları bile tanımazken hala çok sıcak komşuluk ilişkilerini paylaşan, evinde pişeni mutlaka komşuya da düşüren şanslı insanlar var. Eski evimde bu sıcaklığı yaşamış olmam en azından benim şansım. Memleketim Kayseri'ye gittiğimde bu sıcaklığı fazlasıyla yaşayabiliyorum. Tüm özel günler hala olması gerektiği gibi yaşanıyor ve korunuyor. Bayram günleri erkenden kalkıp giyinmediyseniz pijamalarla misafire yakalanmak an meselesi demektir :) Tüm bu sıcaklığı seviyorum ve kızımla elimden geldiğince yaşamaya çalışıyorum. Böyle faydalı ve sıcak adetleri yaşatmalıyız. Şimdi kandil günlerinin büyüsünü içine hapsetmiş nefis simitlerimize geçelim:

Malzemeler:
250 gr oda sıcaklığında margarin veya tereyağı
1 su bardağı sıvıyağ
2 yumurta (1'inin beyazı üzerine)
1 su bardağı yoğurt
1 yemek kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı mahlep
1 tatlı kaşığı tuz
1 pkt kabartma tozu
1 tatlı kaşığı sirke
Yaklaşık 6 su bardağı un
Bolca susam

Yapılışı:
Yağlar,yumurta,yoğurt,sirke ve şekeri bir kaşıkla karıştırıyoruz. Un ve diğer malzemeleri ekleyerek elimize yapışmayan yumuşak bir hamur yoğuruyoruz. Ben Dr Oetker'in mahlepli susamlı kabartma tozunu kullandım, ayrıca mahlep eklemedim.
Ceviz büyüklüğünde parçaları elimizde rulo haline getirip iki ucunu birleştirerek bir halka elde ediyoruz. Tüm hamuru böyle şekillendirdikten sonra halkalarımızı önce yumurta beyazına sonra susama batırıyoruz. Yağlı kağıt serili tepsiye dizip önceden ısıtılmış 180 dereceli fırında kızarana kadar pişiriyoruz.

*Tazeliğini ve gevrekliğini uzun süre koruyor. Ben kavrulmuş susam kullandığım için rengi biraz koyu görünüyor.
*Oldukça bereketli bir tarif bu, ben yarım ölçü yaparak 25 tane simit elde ettim, kalabalık değilseniz yarım ölçü de yeter. 
*Umarım kalabalık, sıcacık insanlarla dolu bir çevreniz vardır ve tam ölçü yaptığınız simitleri bu güzel insanların evlerine de düşürürsünüz. Tüm güzel gelenekler insanları birbirlerine yaklaştırmak için var, ara sıra hatırlamalı...


20 Mayıs 2013 Pazartesi

Yoğrulmayan Hayvanlı Pişi



Bütün gece uyumayan bir anne ne yapar? Yatar uyur di mi? Bense günü karşılayıp güzel bir kahvaltı sofrası hazırladım. Sofranın baş tacı bu nefis Hayvanlı Pişilerdi. Adının "hayvanlı" olması elbette kızımın marifeti, yani içinde hayvan filan yok :) Bu tarifi birkaç yıl önce televizyonda Gülhan Kara yapmıştı. Not edip hemen denemiştim çünkü ellerinizi bile kirletmeden pişi yapıyordunuz. Kendilerinin asıl ismi Ev Lokması, tuzlu bir lokma ama. Öyle kolay ki yapması, hiç pişi denemediyseniz artık bahaneniz kalmadı. Çünkü hamur yoğurmayacaksınız. Hazırladığınız güzel karışımı kaşıkla kızgın yağa dökeceksiniz ve her biri ayrı ayrı şekillere dönüşecek. Bizimkiler hayvanat bahçesi gibiler her daim. Ördekler, yengeçler, kuşlar, köpekler... Kızım söyleyeli beri dikkat ediyorum harbi benziyorlar. Bakalım sizler nelere benzeteceksiniz... Gerçekten kızgın yağa dökerseniz asla içine yağ çekmediklerini göreceksiniz, sünger gibi olacaklar. Soğuk haliyle bile yeniyor, aynı gün içinde tabi. Ama kalmayacağından emin olabilirsiniz. 
Üniversite yıllarımdan beri -kadir gecelerini saymazsak- tüm geceyi uyumadan geçirdiğim olmamıştı, enteresan bir şekilde hiç uyumadım. Ama enerjim de yerinde, günün ilerleyen saatlerinde durum ne olur bilemiyorum ama günü, güneşi karşılamak müthiş bir duygu. Günün en güzel kısmını hep ıskalıyoruz, havadaki huzur, yavaş yavaş yükselen kuş sesleri, 
o tatlı serinlik... Bana çok iyi geldi, ee sonrası da bu güzel kahvaltıya ulaştı, daha ne olsun? Varsın bir gececik uykusuz kalayım... 
Hadi gelelim bakalım nasıl yapıcaz elimizi kirletmeden pişiler mişiler görelim :)

Malzemeler:
3 dolu çorba kaşığı yoğurt
1 su bardağı kaynar su
2 yumurta
1 çay kaşığı karbonat
2,5 su bardağı un
1 silme tatlı kaşığı tuz
Kızartmak için bol sıvıyağ

Yapılışı:
Yoğurt ve kaynar suyu el çırpıcısıyla çırpıyoruz ( mikserle değil), merak etmeyin yoğurt kesilmiyor. Sonra yumurtaları ekliyoruz ve karıştırıyoruz. Diğer malzemeleri de ekliyoruz ve karıştırıyoruz. İlk anda katı gibi görünecek, çırptıkça daha cıvık bir görünüme kavuşacak. Sakız gibi uzayacak. Sakın hamurun normal pişilere nazaran daha cıvık olan kıvamı sizi yanıltmasın ve un ilavesi yapmayın. Ölçülere tam uymak gerekiyor, sonra pişileriniz değil tahtalarınız olur. Cıvık derken su gibi bir kıvamı kastetmiyorum elbette, kaşıkla uzayarak dökülecek bir kıvam olmalı, krepten daha koyu...
Sonrasında vaktimiz varsa 15 dk dinlendiriyoruz, yoksa hemen de pişirebiliriz. Kızdırılmış sıvıyağa hamurdan 1'er çorba kaşığı döküyoruz, onlar kabardıkça şekilden şekile giriyor... Her tarafını güzelce kızarttıktan sonra bekletmeden servis yapıyoruz. Tatlıyla da tuzluyla da uyumlu bir tadı var...
*Yağı ilk başta iyice kızdırıyorum, sonrasında ocağın alevini açıktan orta ateşe düşürüyorum, böylece içleri de güzelce pişmiş oluyor. 
*Karışıma tuzu en son ekliyoruz.

*Ara sıra günü karşılamak, karanlığın hep aydınlığa kavuştuğunu ve bu sürecin oldukça büyülü olduğunu gözlemlemek ruha iyi geliyormuş... Güzel bir sabaha ulaşabildiğimiz her yeni gün'e şükürler olsun... İyi haftalar...



19 Mayıs 2013 Pazar

Terbiyeli, İyi Aile Evladı Sulu Köfte



Çorba sadece bir kış yemeği midir? Bence değildir. Yazın da kimi zaman aradığımız bir besindir. Sanki sulu sulu olduğu için içimizi yıkar. Köfteye zaten bayılmayan yok, eee çorbayla köftenin birleşimine kim hayır diyebilir? Hele de böyle akıllı, uslu, terbiyeliyse :) Buna neden terbiye deniyor acaba? Böyle tuhaf şeyleri de merak ederim ben işte. Ama süper teknolojik google'a sorunca ne kadar terbiyeli tarif varsa anca onları sıralıyor. Bu yüzden kitapların saltanatı asla bitmeyecek, tüm hikayeler orada yaşamaya devam edecek, yaşasınn!!! Benim ölçüler genelde 2-3 kişilik oluyor, yaparken bunu dikkate alırsanız sevinirim. Hepimiz de bir şekilde yapıyoruz bu çorbayı; ama salçalı, ama yumurtalı... Hepsi de enfes oluyor. Ben kıyma da protein olduğu için genelde yumurta terbiyesi kullanmıyorum. Çorbalarımı da boş su olarak değil daha kıvamlı seviyorum. Patates ve havuçla da bir sebze takviyesi yapıyorum bazen bu tarifte olduğu gibi. Henüz bir mutfak acemisiyken - ki hala kendimi öyle görüyorum- annemi en basit birşeyde bile defalarca arardım. Bilenlere sorma huyumu asla terketmedim ama yapa yapa kendi sevdiğim tadı yakaladığım lezzetleri en azından kimseye sormadan pişirebilir oldum. Buyrun benim usulümce iyi aile evladı bir çorba yapalım:

Malzemeler:
250 gr kıyma
1 küçük boy rendelenmiş soğan
1,5 yemek kaşığı pilavlık bulgur
Tuz, karabiber
1 küçük patates ( minik küpler halinde doğranmış)
1 küçük havuç ( minik küpler halinde doğranmış)
1 lt su
Terbiyesi için:
2 yemek kaşığı un
1 limonun suyu
2 çorba kaşığı yoğurt

Yapılışı:
Öncelikle kıymamızı soğan, bulgur ve baharat ilavesiyle yoğuruyoruz. Elimizi ıslatarak unlanmış bir tepsiye fındık büyüklüğünde minik köfteler yuvarlıyoruz. Patates ve havucu ister haşlayın, ister biraz sıvı yağda üzeri kapalı olarak pişirerek kızartmadan kızartma tadı yakalayın ( ben genelde bu yöntemi uyguluyorum), isterseniz de kızartın.
Kaynayan suya köftelerimizi salıyoruz. Köfteler pişmeye başlayınca ( bulgurlar şişmiş olmalı) patates ve havucu ilave ediyoruz. Bu sırada terbiye malzemelerini minik bir çırpma teliyle çırpıyoruz, çorbanın suyundan bir kepçe ekleyerek yeniden çırpıyoruz ve azar azar, bir yandan da çorbamızı karıştırarak ekliyoruz. 5-6 dk da böyle pişirdikten sonra gerekiyorsa tuz ekleyip seviyorsak kıyılmış maydanoz eşliğinde servis ediyoruz.

* Kimi zaman köfteyi bol yoğurtlu suda pişirerek yoğurtlu ve köfteli bir çorba yapıyorum. Yoğurt severseniz öyle de yapabilirsiniz. 

* Mutfaktaki tencerede sadece yemeği değil sevgiyi de kaynattığımızda mutlaka lezzetli birşeyler yiyoruz. Hayat tenceremizde de sadece korkuları, endişeleri, olumsuzlukları değil umudu, neşeyi, kahkahayı, sürprizleri kaynattığımızda daha fazla gülümsediğimiz anıları biriktiriyoruz. Ve hep aynı mutlulukla hatırlıyoruz... Seçim tamamen bizim :))

17 Mayıs 2013 Cuma

Sütlü Örgü Somun


Evde ekmek yapmanın dayanılmaz hafifliği beni iyiden iyiye sardı. En kötü ihtimalle mini bazlamalar yapıp yine de dışardan ekmek almamaya çalışıyorum. Kuzum öyle zevkle yiyor ki ev ekmeklerini, sırf o mutlu olsun diye bile ellerimi hamura buluyorum. Bu güzel tarif de yine muhteşem ekmeklerin tek adresi 40firinekmek.com 'dan. Bu sitedeki her tarifi gözü kapalı deniyorum ve kaç kez teşekkür ettim bilmiyorum ama bir kez daha teşekkür ediyorum. 
Okuma bayramımızı kutladık kızımın okulunda. Oldukça hummalı bir hazırlık devresinden sonra çok başarılı bir gösteriyle taçlandırdılar başarılarını. Sanki 1. Sınıf'a daha dün başlamış anne kuzuları onlar değilmiş gibi hepsi de son derece profesyonelce kendilerine verilen görevi yerine getirdiler. Bizim nesilde özellikle çok fazla olan topluluk önündeki çekingenlik durumundan onlarda eser yok. Umarım bu özgüvenleri içi dolu bir şekilde tüm hayat boyu devam eder. Benim aklıma okuma bayramından beri takılan ise okumayı bu kadar önemseyip kutlamalarla şenlendiren bir toplumken hangi noktada okumaktan bu denli uzaklaşmış olduğumuz. Hayatımızı kitaplarla renklendirmekten vazgeçince mi böyle karamsarlığa gömüldük acaba? Çocuklarımızı en azından bu duruma düşürmeyelim. Unutmayalım ki çocuk söyleneni değil yapılanı örnek alır. Örnek olmak da bizim asli görevimiz. Bedenlerinin sağlıklı beslenmesi kadar önemli bir konu ruhlarının beslenmesi. Bu hatırlatmadan sonra şimdilik midemiz için yumuşacık bir ekmek tarifine geçelim:

Malzemeler:
3 su bardağı beyaz un
1 çorba kaşığı bal
1 silme tatlı kaşığı tuz
1 yumurta
3/4 su bardağı süt
1 tatlı kaşığı kuru maya
50 gr yumuşak tereyağı

Yapılışı:
Un, tuz, bal ve mayayı mikser kabına alıyoruz. Tereyağını ilave edip 1 dk mikserliyoruz. Yumurtayı da ekleyip iyice yedirince sütü ilave ediyoruz. 5 dk mikserle yoğuruyoruz. Oldukça yumuşak bir hamurumuz olacak, yoğurma süresinin sonunda toparlanacak. Üzerini örterek 2-3 saat oda sıcaklığında mayalandırıyoruz. Sonra hamuru 3'e ayırıyoruz. Her bir parçayı tezgahta yuvarlayıp 50 cm uzunluğunda ince rulo haline getiriyoruz. Sonra hepsini yanyana koyup uç kısmından birleştirerek saç örgüsü şeklinde örüyoruz. Yağlı kağıt serili tepsiye alarak ılık bir yerde 45 dk daha bekletiyoruz. 
Sonra üzerine biraz un serpip 180-190 derecede ısıtılmış fırında kızarana kadar yaklaşık 25 dk pişiriyoruz. Sonrası sarıp sarmalama ve afiyetle yeme kısmı :)

*Tüm bu aşamaları elde de yapabilirsiniz. O zaman birkaç dakika daha uzun yoğurmalısınız.

*Bu ekmeğe pamuk ekmek de diyebiliriz, o kadar yumuşacık oluyor çünkü.

*Okumak; bilmek için, farkında olmak için, anlamak için şart. Bayram havasında kutladığımız "okuma" günlerimizi hayatımız boyunca unutmayalım, bedenimiz kadar ruhumuzun da beslenmeye ihtiyaç duyduğunu hep hatırımızda tutalım. Dünyayı değiştirebilecek zekaya sahip çocuklarımız neler yapabileceklerinin farkında olsunlar, bu farkı da hepimize yaşatsınlar ...





15 Mayıs 2013 Çarşamba

Joker Kurabiye



Adı joker kurabiye, çünkü her türlü şekle girer, kaplamaya müsait, lezzetli... Kızımın okuma bayramı için okula götürmek üzere hazırlandılar. Bazılarını ortası şekerli, bazılarını da iki renkli yaptım. Ortası şekerli olunca çocuklar bayılıyorlar. Aslında Cam Şekerli yada Vitray Kurabiye olarak yaptığım daha farklı bir tarifim var, onu da bir gün koyarım buraya umarım. Ama bu kurabiye oldukça bereketli olduğu için ben bir kısmını öyle şekillendirdim. Tarifi yıllar önce selincaglayan.com 'dan almıştım. Her zaman da zevkle yaptım. Selin Hanım'a teşekkür ediyorum. 
Oldukça kısıtlı bir zamanda yaptığım için her zamanki keskin hatlı kurabiyelerimi elde edememiş olsam da lezzetiyle bu kusurunu kapattı. Geniş zamanlar istiyor böyle ince işler.. Özen istiyor, sabır istiyor. Bir de arkadan toplayacak birini :))  Mutfakta gösterdiğimiz yada göstermek zorunda olduğumuz tüm çabalar ne kadar da hayata dair aslında. Hayatımız da, ilişkilerimiz de özen istiyor, çaba istiyor, sabır istiyor. Yenilenmek istiyor. Geniş zamanlar istiyor. Oysa o geniş zamanlara güvenip ne kadar da boş verebiliyoruz bazı şeyleri... Zaman son sözünü söylediğinde iş işten çoktaaan geçmiş oluyor. Zamanın kıymetini bilerek daha fazla uzatmadan tarife geçiyorum :)

Malzemeler:
250 gr yumuşak tereyağı veya margarin
1 su bardağı pudra şekeri
1 su bardağı buğday nişastası
1 yumurta
1 pkt kabartma tozu veya 1 tatlı kaşığı karbonat
2,5 su bardağı un
2 dolu yemek kaşığı hindistan cevizi ( sade kısım için)
2 yemek kaşığı kakao ve 1 tatlı kaşığı tarçın ( kakaolu kısım için)

Yapılışı:
Öncelikle hindistan cevizi ve kakao-tarçın dışındaki malzemelerle hamurumuzu yoğuruyoruz ve 2'ye bölüyoruz. Birine hindistan cevizini diğerine kakao ve tarçını ilave edip güzelce yoğuruyoruz. Eğer un az gelmişse ilave yapabilirsiniz. Elimize yapışmayan pürüzsüz bir hamurumuz olmalı. Her 2 hamuru da buzdolabında üzeri kapalı olarak 15 dk dinlendiriyoruz. 
Eğer 2 renkli yapıyorsak fazla inceltmeden açıp dilediğimizce şekillendiriyoruz. Ortalarını daha küçük bir kalıpla yada bir şişe kapağıyla çıkarıp değişik renkte hamur koyabiliriz. 170 derecede ısıtılmış fırında en fazla 15 dk pişiriyoruz. Fırına göre değişebilir, fazla pişmemeli ve beyaz kalmalı, takipte olalım.
Eğer şekerli yapıcaksak; 1/2 cm kalınlığında açıp yine ortasını daha küçük bir kalıpla çıkararak 3-4 dk pişiriyoruz. Sonra tepsiyi fırından alıp ortalarındaki boşluğa minik şekerler koyuyoruz.( kent meybon kullandım ben) 3-4 dk daha şekerlerle birlikte, şeker eriyene kadar pişiriyoruz. Çıkınca tepsi soğuyana kadar hiiç ellemiyoruz. Yoksa şekerlerimizin şekli bozulur. Soğuyunca dikkatlice yağlı kağıttan ayırıyoruz. Şeker erimiş haldeyken oldukça sıcak olacaktır, aman dikkat!!

*İşte böyle, geniş zamanlar umarken dar zamana sıkışmış bir kurabiye hikayesi... Hayatımızdaki geniş zamanların ve bu zamanları hakedenlerin kıymetini ZAMANINDA bilebilmeyi umuyorum...



14 Mayıs 2013 Salı

Zebra Muffin



Mutfakta eğlencenin sonu yok.. En basit 2 renkli kekten bile itinayla zebra çıkarırız, valla bizden korkulur :) Elbette yeni bir tarif değil, ben de yıllardır yapıyorum. Ama yemek defterimde bu da olsun istedim. Hoş kızım büyüyene kadar bu kekten zürafa da çıkar aslan da... En azından aaa benim çocukluğumda bunun zebralısı vardı desin :) Normalde yıllardır uyguladığım tarifte maden suyu vardı, ama malzemelerimi hazırlarken farkettim ki evde yokk. Yapmayı kafaya koymuşum, bu engel yıldırır mı beni? Tabiki de hayır! evatolyesi.com 'da gördüğüm tarifin sodasız olduğu geldi aklıma. Evet internette blogları gezmenin sayısız faydalarından biri daha. Herşeye bir alternatif illa ki bulursunuz. Evdeki malzemeyi ona uydurur, durmadan yola koyulursunuz. Lakin ben acaba bunu muffin yapsam nasıl olur ki diyerek işin suyunu çıkardım :) Oldu mu? Oldu vallahi... Porsiyonluk zebralarım oldu. Siz elbette benim gibi uğraşmak zorunda değilsiniz, normal yuvarlak bir borcamda da yapabilirsiniz. Tüm püf noktası her zaman diğer hamurun tam ortasına karışımı dökmek ve bunu yaparken damlamalara engel olmak. Elbette borcamda yaparsanız karışımları dökmek için kepçe veya türk kahvesi fincanı kullanın. Zira ben muffin için yemek kaşığı kullandım. Haydi bakalım mutfakta orman havası yaratmaya :)

Malzemeler:
3 yumurta
2 su bardağı toz şeker
3/4 su bardağı sıvıyağ
1,5 su bardağı su
3 su bardağı un
1 pkt kabartma tozu
25 gr kakao

Yapılışı:
Öncelikle her zaman olduğu gibi yumurta ve şekeri iyice çırpıyoruz. Kakao hariç tüm malzemeleri ekleyerek güzel kıvamlı bir kek harcı elde ediyoruz. Bu harcı eşit 2 parçaya ayırıyoruz. Birine kakao ekliyoruz. Diğer sade karışıma da kakao kadar un ekliyoruz ki biri daha sıvı diğeri daha yoğun olmasın. 
Sıra geldi sabrınızı sınamaya: Muffin şeklinde yapıyorsanız önce 1 kaşık ( çorba kaşığı) sade karışımı kağıda koyuyoruz, sonra tam ortasına kakaolu karışımdan 1 kaşık düzgünce koyuyoruz. Kağıtlarımızın 3'te 2'si dolana kadar bu işleme sırayla, dikkatle, sabırla devam ediyoruz. 
Eğer ki borcamda yapmak isterseniz ( büyük yuvarlak borcam), borcamın tam ortasına 1 kepçe sade karışım koyup onun da tam ortasına 1 kepçe kakaolu karışım koyuyoruz. Harcımız bitene kadar buna devam ediyoruz. Her seferinde tam ortaya muntazamca dökmeye çalışıyoruz. Kepçemizin yada kaşığımızın tabanını mutlaka dökmeden sıyırıyoruz ki damlayıp sırayı bozmasın. Sonrasında 170 derecede ısıtılmış fırında muffinlerimizin uçan dairelere dönüşmesini keyifle bekliyoruz. 

*Bazen çok zor göründüğü için yapmaktan kaçındığımız şeylerin oldukça basit çözümleri olabiliyor. Tüm hayat sınavımız sabır üzerine kuruluyken mutfaktaki kısmı en azından eğlenceli öyle değil mi? 



13 Mayıs 2013 Pazartesi

Pizza Poğaça



Çocuğumun yanına okul için atıştırmalık birşeyler koyduğum için evden kek, kurabiye, poğaça eksik olmuyor. Bu yüzden sürekli bir değişiklik ve arayış içinde oluyorum, hep farklı şeyler götürebilsin diye. Yine böyle bir anda Lezzet dergisinin Börekler, Ekmekler, Poğaçalar ilavesinden bu güzel poğaçaları denedim ve huzurlarınıza gelmeye layık oldular. Hem pizza gibi hem de poğaça. Hamur yumuşacık, kolayca toparlanan, çok lezzetli bir hamur. İç malzemesi konusunda özgürce hareket edebilirsiniz. Haftasonu kahvaltılarını da şenlendirmek için oldukça pratik. Ben yarım ölçü olarak denedim ve 15 tane yuvarlak poğaça, 1 tane de uzun pide şeklinde poğaça elde ettim. Daha kalabalık sofralar için ölçüyü 2 katına çıkarmanız yeterli. 
Ülke olarak zor bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde bunlarla uğraşmak insanın içinden gelmese de hayatın akışı sizin durmanıza izin vermiyor. Klavye başında vatanı milleti kurtarmak günümüz insanına en kolay geleni. Buradan da tüm ölenlere Allahtan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Çocuklarımıza insanların bir hiç uğruna öldürülmedikleri bir dünya bırakabilmeyi de.

Malzemeler:
1 su bardağı süt ( ılık)
1/2 su bardağı sıvıyağ
1 yumurta ( sarısı üzerine)
1/2 pkt kuru maya
1 tatlı kaşığı toz şeker
1/2 tatlı kaşığı tuz
3,5 su bardağı un 
Susam
Kaşar peyniri, domates, biber vb üst malzemesi

Yapılışı:
Öncelikle un ve mayayı harmanlıyoruz. Diğer malzemeleri de ekleyerek yumuşacık, ele yapışmayan bir hamur yoğuruyoruz. Üzerini örterek 1 saat mayalandırıyoruz. 
İç harcı için dilediğimiz malzemeleri hazırlıyoruz. Ben rendelenmiş kaşar, halka dilimlenmiş cherry domatesler, yeşil biber ve maydanoz kullandım.
Hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar alıp unlanmış zeminde elimizle veya merdaneyle yaklaşık türk kahvesi fincanı tabağı büyüklüğünde açıyoruz. Peyniri ve diğer malzemeleri güzelce yayarak kenarlarını ortaya doğru hafifçe büzdürüyoruz. Bu kenarlara yumurta sarısı sürüp susam serpiyoruz ve 180 derecede ısıtılmış fırında kızarana kadar pişiriyoruz. Bu büzgüler yine de açıldılar biraz pişerken, beni rahatsız etmedi bu durum.
Ben kendi yaptığım yarım ölçüleri verdim, kitaptaki ölçüler buradakinin 2 katı. 

* Hepimiz bu dünyada huzur ve barış içinde yaşamayı hakediyoruz. Artık hiçbir ateş sadece düştüğü yeri yakmıyor. Dünyamız mutlulukların her yanı sardığı bir cennete dönüşsün. İyi haftalar...


12 Mayıs 2013 Pazar

Sebzeli Arpa Şehriye Pilavı



Bugün anneler günü... Hem mutlu, hem hüzünlü bir gün. Anne olan ve evladı yanında olanlar için elbette mutluluk dolu bir gün. Ama annesini veya evladını kaybetmiş olanlar için de bir o kadar hüzünlü. Hep gülümseyen rengarenk fotoğraflarla kendimize oluşturduğumuz sanal vitrinlerimizde dışardan bakan her göz için çok mutluyuz. Oysa taşıdığımız yüklerin ağırlığını sadece biz bilebiliriz. Allah taşıyamayacağımız yükleri yüklemesin ne güzel bir duadır öyle değil mi? Bazen biz bile şaşarız taşıyabildiğimiz yüklere, altından kalkabildiğimiz kederlere... Taşınması en zor keder olan ölüm'e bile dayanmıyor muyuz eninde sonunda? Öyleyse gerisi mühim değil... Allah vakitsiz, sırasız ölümlerle sınamasın kimseyi... Omzunda en ağır yüklerle bile çocuğu için bir anne öyle güçlüdür ki, siler gözyaşını, kondurur gülümsemesini, sarılır evladına... 
Tüm güçlü kadınların ve yıkılmaz annelerin günü kutlu olsun... Bugün mutfaktaki gücümüzü biraz az kullanıcaz ve kolay bir yemek yapıcaz, kalan enerjimizle ve vaktimizle evladımızın yanındayız çünkü...

Malzemeler:
1 su bardağı arpa şehriye
1/2 kapya biber ( seviyorsanız bütün kullanın)
1/2 sivri biber
1 küçük rendelenmiş havuç
1 rondodan geçirilmiş iri domates
2 su bardağı su
1 yemek kaşığı tereyağı
2 yemek kaşığı zeytinyağı

Yapılışı:
Öncelikle arpa şehriyeyi tereyağında kavuruyoruz. İster hepsini iyice rengi dönene kadar kavurun, ister yarısını kavurup yarısını beyaz bırakarak 2 renkli bir pilav yapın. Ben bugün sebzeli tercih ettim, isterseniz sade de yapabilirsiniz, bunun için güzelce kavrulmuş 1 su bardağı şehriyeye 2 su bardağı su eklemeniz yeterli.
Diğer yandan küçük bir tavada ince doğranmış biberler ve rendelenmiş havucu zeytinyağında biraz soteliyoruz. Yağıyla beraber kavrulan şehriyenin üzerine ekliyoruz. Şöyle bir karıştırıp domatesi ilave ediyoruz. Şu an yaz domatesleri henüz olmadığı için domatesler oldukça susuz, ama sulu domates kullanırsanız suyunu biraz azaltabilirsiniz. Tuzunu da ekledikten sonra 1,5 su bardağı suyu koyup kısık ateşte pişmeye bırakıyoruz. Suyunu çektiği noktada kalan yarım bardak suyu koyup pişirmeye devam ediyoruz. Aynur Tartan'ın kitabından öğrendiğim bu yöntemle tel tel ayrılan bir pilavımız oluyor. Sonrasında mutlaka 10-15 dk demlendirerek servis ediyoruz. 

*Hayattaki en ağır yükleri bile kolayca taşıyacak kadar güçlüyüz, yine de Allah taşıyamayacağımız yükler yüklemesin...
*Hayırlı evlatların kapınızı çaldığı nice anneler gününe sağlık ve huzurla ulaşabilmenizi dilerim...




10 Mayıs 2013 Cuma

Ünlü Bir Islak Kek



Allah allah, ünlü ıslak kek de ne demek şimdi dediğinizi duyar gibiyim.. Sosyal medya sağolsun, dünya artık çok küçük. Herşey ve herkes ulaşılabilir... Bu tarif de bunun sonucu olarak instagram'da zevkli sofralarını keyifle takip ettiğim Merve Terim'e ait. Evet evet, Fatih Terim'in kızı Merve :) Herkesin neyi nerden aldığını, neyi nasıl yaptığını merak eden instagram ahalisinin sorularına derman olmak adına tarifi de vermiş. Elbette güzel görünen bir kekin tarifini istemeyi gayet doğal buluyorum. Beni cezbeden tarafı sadece 2 yumurtayla yapılıyor oluşu. 2 yumurta için 1 paket tereyağını çok bulduğumdan sadece onun miktarıyla oynadım. Bunca zaman türlü ıslak kek denediniz ama ya yeterince ıslak olmadı ya yeterince yumuşak... Vallahi bu sefer tamamdır... Fazla kabarmadığı için gerçek anlamda ıslak bir kekiniz olacak. Dr. Oetker'in çikolatalı turtasına da benziyor, onun daha lezizi diyeyim. 
Herkesin kendini kendince ifade edebildiği sosyal medya sayesinde dünya her geçen gün küçülüyor. Yani instagram'dan bloguma bir tarifin yolculuğuna bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Haydi o zaman bizim mutfağa yolculuğumuz da başlasın, bu arada Merve Terim'e paylaşımı için çok teşekkürler...

Malzemeler:
2 yumurta
1 su bardağı şeker
150 gr eritilmiş tereyağı
1 su bardağı süt
1 pkt kakao ( ben 3 dolu çorba kaşığı kullandım)
1 pkt kabartma tozu
6 çorba kaşığı un

Yapılışı:
Öncelikle yumurta ve şekeri güzelce çırpıyoruz. Rengi hafif beyazlaşana ve köpük köpük olana kadar. Süt, yağ ve kakao'yu da ekleyerek yine mikserle karıştırıyoruz. Bu karışımdan 1 su bardağı ayırıyoruz. Kalan karışıma un ve kabartma tozunu ekleyip yağlı kağıtla kapladığımız 26 cm'lik kelepçeli kalıba boşaltıyoruz. (Ben ince ve ıslak bir kek istediğim için böyle yaptım, siz daha kabarık bir kek isterseniz daha küçük bir kalıp kullanın). 170 derecede önceden ısıtılmış fırında 20-25 dk pişiriyoruz. Çıkınca her yerine kürdan batırarak minik delikler açmış oluyoruz, tabi keki zedelemeden, sonra kek henüz sıcakken ayırdığımız sosu üzerine gezdiriyoruz. Bir kaşığın sırtıyla nazik hareketlerle yedirirseniz üzerinde köpüğü kalmaz.

*Instagram'dan bir tarif bloguma anneannemden yadigar tabaklarla düştü. Eskinin zarif ve incecik porselenlerine bayıldığım için gözüm gibi bakıyorum bu tabaklara. Eskiyle yeninin muhteşem buluşması tam da bugünlerin dünyasında böyle birşey işte.. Ummadığımız şeyler ummadığımız yerlerde ve şekillerde karşımıza çıkabilir. Yeter ki bakmayı ve görmeyi bilelim ...













Kabak Tadı Vermeyen Pratik Kabak



Benim gibi, eskimeyen bir dostla keyifli bir gün geçirdikten sonra eve geldiniz, ne pişirsem acep diye daha yolda kurmaya başladınız... Buzdolabında 2 tane boylu poslu kabakla göz göze geldiniz. Aaa ben geçen gün aylindendenemeler.blogspot.com 'da çok güzel bir kabak görmüştüm, herşeyi ocağa koy, unutgillerden, onu yapsam ya dediniz. Ay ne güzel dediniz.. Bu keyifli güne de mutfakta azıcık vakit geçirip şahane bir lezzete ulaşmak yakışırdı.. Aylin hanım'a teşekkür ederim elbette :)
Biz anne-kız pek severiz kabağı. Kabak tadı verdin deyimi nerden çıkmış bilemiyorum ama kabağın tadından oldukça memnunuz. Hoş bir zeytinyağlı, içine koyduğumuz 5 tane kesme şeker beni ilk başta endişelendirdiyse de tarife uymayı tercih ettim ve bu hafif tatlımsı kıvam kabağa pek yakıştı. Yalnız bir daha sefere 1 çay bardağı zeytinyağını 1-2 parmak azaltabilirim. Kabak küllerinden doğdu bu ara, öyle yaratıcı kabak tarifleri görmekteyim ki yürü be kabağım demek istiyorum :) Aranız kabakla limoniyse böylesini de deneyin bakalım, yok gayet iyi anlaşıyorsanız zaten bir de böyle denersiniz..

Malzemeler:
2 iri kabak ( 470 gr geldiler)
1 iri kırmızı kapya biber ( ince ince doğranmış)
1 domates ( küp küp doğranmış)
1 küçük soğan ( küp küp doğranmış)
1 çay bardağı zeytinyağı (1-2 parmak azaltabilirsiniz bu ölçüler için)
1 su bardağı su
5 tane kesme şeker
Tuz
İsterseniz üzerine ince kıyılmış dereotu

Yapılışı:
Kabaklarımızın kabuklarını kazıyoruz. Eğer incecik kabaklarınız varsa halka halka, benimkiler gibi besili kabaklarınız varsa yarım ay yarım ay doğruyoruz. (Ben ince ince doğramayı tercih ettim). Bir pilav tenceresine alıyoruz. Üzerine biber, domates ve soğanı yayıyoruz. Henüz ocağı açmadık, belirtmek isterim :) Zeytinyağı, tuz, şeker ve suyu da ekleyip kısık ateşte kabaklar lokum olana kadar pişiriyoruz. Arada tencereyi sallayın kaşıkla karıştırmak yerine. Sonrasında biraz dinlendirip dereotu ve yoğurtla servis ediyoruz.
*İşte bu kadaaarr, mutfağı ne kadar seversek sevelim bazen canımız orada fazla kalmayı istemiyor. Hem pratik, hem sağlıklı derseniz işte budur. 

*Eskimeyen dostlarla her dem tazelendiğimiz doğrudur. Dost biriktirebilmek gerçekten çok mühim. Kim olduğunuzu bilen, size sizden daha fazla inanan o kıymetlilerin hayatınızdan eksilmemesini diliyorum...