26 Temmuz 2013 Cuma

Ev Yapımı Ramazan Pidesi



Hazır Ramazan'ın o büyülü havasına kendimizi kaptırmışken evde pişirilebilecek en güzel şey Ramazan Pidesi... Pek çok denemem oldu bugüne kadar ve en çok memnun kaldığım tarif bu oldu. Lezzet olarak dışardan aldıklarımızı aratmayacak cinsten. Bu tarif bir Mutfaksırları tarifidir. Nilay Hanımın tüm tariflerinde olduğu gibi güvenilirdir. Teşekkürlerimi yolluyorum.
Yaz sıcakları ve mutfakta çalışan fırının ısısı her ne kadar oldukça zorlayıcı da olsa mutfak sevgisi tüm bunları katlanılabilir kılıyor. Katlanmak kelimesinin en çok anlam bulduğu yer de sevdiğin birşey için olması değil mi zaten? 
Öyleydi böyleydi derken yaz tatilini de yarıladık, geçenlerde kızımla sohbet konumuz tatildi. Tatili tüm insanlar gibi o da çok seviyor. Zaman zaman okula özlem duysa da halinden çok memnun. Tatilin en çok anlam yüklendiği günler sanırım öğrencilik günleri. Sadece ve sadece anın tadını çıkarmak üzerine kurulu günler. Henüz sınavlarla streslenen günlere oldukça uzak olmamızın da etkisi büyük tabi. Büyüdükçe tatil hep bir endişeyle geçiyor. Üniversite telaşı, sınavlar, iş hayatının yorgunluğu, dönüşte birikecek yapılacaklar listesi vs.. Herkesin hayatında bir rehbere ihtiyaç duyduğu günümüzde rehberlerimiz tam da gözümüzün önündeler aslında... Çocuklarımız... Hep meşguller, hep içten ve samimiler, mutlulukları dibine kadar, mutsuzlukları inadına kısacık... Basit şeylerle bile çılgınca mutluluklar yaratabiliyorlar. Kızımın ponylerini banyoda yıkaması esnasındaki mutluluğu, sulardan ve köpüklerden yazdığı beni hayretlere düşüren masalları, kendini kaptırdığı kendi hikayesi... Tek tek hepsini kendisinin seslendirdiği bu masal kahramanları nasıl da gerçek göründüler birden gözüme. Riyakarlıkla örülü gerçek dünyaya inat nasıl da sonunda hep iyiler kazanır, nasıl da umut aşılar insana... 
Kendimizi bu masalsı dünyadan fazla koparmadan biz de kendimizce mutlu olabilecek birşey yapalım, mesela nefis kokulu bir Ramazan Pidesi, ne dersiniz?

Malzemeler:
6 su bardağı un (600 gr)
4 çay kaşığı kuru maya
1,5 su bardağı ılık su (300 ml)
1 çay kaşığı toz şeker
2 çay kaşığı tuz
1-2 yemek kaşığı zeytinyağı ( ben 2 kaşık kullandım)

Üzerine:
1 yumurta
1 yemek kaşığı su
Çeyrek çay kaşığı tuz ( ben deniz tuzu serpiştirdim)
1 yemek kaşığı çörekotu

Yapılışı:
Unu bir kaba eliyoruz. Maya, şeker ve suyun üçte birini ekleyerek yoğurmaya başlıyoruz. Kıvamını kontrol ederek kontrollü bir şekilde su eklemeye ve yoğurmaya devam ediyoruz. Hamuru unlu bir tezgaha alarak 12-15 dk boyunca yoğurmaya devam ediyoruz. (Dilerseniz tüm bu aşamaları mutfak robotu kullanarak da yapabilirsiniz). 
Hamuru yağlanmış bir kaba alarak üzerini örtüyoruz ve 1 saat mayalandırıyoruz. 
Hamurumuz oldukça yumuşak ama fazlaca yapışmayan bir kıvamda olmalı. 
Bu sürenin sonunda hamurun gazını bastırarak aldıktan ve hafiflettikten sonra hamurumuzu 2 parçaya ayırıyoruz. Hafif unlanmış tezgahta 5 mm kalınlığında açıyoruz. 
Açtığımız hamurları tekrar 20-25 dk oda sıcaklığında bekletiyoruz. ( Bu aşamayı direk pişireceğiniz yağlı kağıt serili tepside yaparsanız pidelerinizin şekli bozulmaz. Ayrıca yağlı kağıt üzerine biraz kepekli un yada mısır unu serperseniz pideniz yapışmaz.)
Sonra hamurun yüzeyinde bıçağın kör ucuyla veya çatal batırmak suretiyle çapraz ve paralel şekillerde kesikler atıyoruz. Dilerseniz bu alan için pideye önce bir daire çizin ve o dairenin içine bu şekilleri yapın. 
Yumurta ve suyu çırpıyoruz, fırçayla pidemizin üzerine sürüyoruz. Çörekotu da serperek 200-220 derecede ısıtılmış fırında 12-15 dk pişiriyoruz. ( Bu süre fırından fırına değişebilir.)

*Bu tarifle 2 orta boy pide elde ediyoruz. Fırından çıkan pideyi sarıp sarmalamayı sakın unutmayın.

*Çocuklarımızın rehberliğine güvenelim. İstemedikleri şeyler için fazla zorlamayalım. Onlar evrende dolaşıp duran tüm enerjinin farkındalar ve hissediyorlar. Kelimelerle onları aldatmak çok zor, enerjinize bakıyorlar. Sebepsiz hiçbir şey yapmıyorlar. Enerjisi yüksek günleriniz bol olsun...




25 Temmuz 2013 Perşembe

Silikon Pasta



Tam da bu sıcak yaz günlerine yaraşır dondurma kıvamında bir pasta... Adı neden Silikon Pasta inanın bilemiyorum, belki ilk yapan silikon bir kalıpta yapmıştır, yemeklerimizin enteresan isimlerinin nereden geldiğini hep merak etmişimdir. Keşke tüm bu hikayeleri anlatan kitaplar olsa da öğrensek. Görünümü kubbe şeklinde, ortasında bembeyaz hindistan cevizli kremasıyla tam bir lezzet bombası... Kıymetli misafirlerime ikram etmeden hemen önce fotoğraflamayı hatırladığım için hakettiği fotoğraflarla anlatamıyorum sizlere kendilerini. Eminim ki denediğinizde seveceksiniz. Bu tatlıyı bugüne dek sevmemiş olanların - ki o da 1-2 kişidir- ortak özelliği hindistan cevizi sevmiyor olmalarıydı. Elbette ki her tarifi herkes sevecek diye bir kural yok. Onun dışında hep çok sevildi, hep tarifi istendi. Bu tatlı için hindistan cevizinin muadili şu olabilir diye bir tespitte henüz denemediğim için bulunamıyorum. Sizler bir alternatif keşfederseniz lütfen benimle de paylaşın. Bir gün önceden hazırlanması gerektiği için misafir koşturmacanızda tatlı kısmını önceden halletmenizi sağlayacaktır. Ramazan sofraları için de oldukça serin bir alternatif olacaktır. Gelelim tarifimize:

Malzemeler:

Keki için:

4 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 yemek kaşığı sıvıyağ
1 su bardağı un
2 yemek kaşığı kakao
1 pkt kabartma tozu

Kreması için:
4 su bardağı süt
3 yemek kaşığı un
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı hindistan cevizi
1 çorba kaşığı tereyağı

Ayrıca 1 pkt Dr Oetker çikolatalı sos ( üzerindeki tarife göre hazırlanmış)

Yapılışı:
Öncelikle yumurta ve şekeri çırpıyoruz ve diğer malzemeleri de ekleyerek kek harcımızı hazırlıyoruz. 22 cm'lik, yağlı kağıt serilmiş kelepçeli kalıpta ve 170 derecede ısıtılmış fırında pişiriyoruz. 
Kekimiz henüz ılıkken enine 2'ye kesiyoruz.
Bu arada muhallebi için yağ hariç tüm malzemeyi bir tencereye alarak karıştıra karıştıra pişiriyoruz. Eğer topaklanma konusunda endişe yaşamak istemezseniz un, şeker ve sütü daha pişirmeden mikserleyebilirsiniz. Koyu kıvamlı bir muhallebi elde ettiğimizde altını kapatıyoruz ve yağı ekleyerek eriyene kadar karıştırıyoruz.

Kekin 1 parçasını streç film yayılmış yuvarlak cam kaseye düzgünce yerleştiriyoruz. Kasenin eni 20 cm olursa daha iyi olur, keki yerleştirdiğinizde kenarları hafif yanlardan 
yükselmeli. Muhallebimizi sıcak sıcak kekin üzerine döküyoruz. Diğer kek parçasını da üzerine kapatıyoruz.
Tatlımız soğuyunca üzerini streç filmle kapatarak buzluğa atıyoruz. 1 gece bekletiyoruz.
Ertesi gün servisten birkaç saat önce servis kabına tatlıyı ters çevirip kendisi düşene kadar bekletiyoruz. 
Servisten önce hazırladığımız çikolatalı sosu üzerini tamamen kapatacak şekilde döküyoruz.
Aslında 1 paket sos benim tatlıma fazla geldi, yarım paket yeterli gelirdi diye düşünüyorum. Sizin de aklınızda bulunsun.

*Baş rolünde olduğumuz kendi hayatımızda eğer başkalarının hayatımızı yönetmesine izin verirsek kendimizi onlara beğendirmek için beyhude çabalar dururuz. İyi niyetle gösterdiğimiz tüm sabır gün gelir bizden beklenen göreve dönüşür. Suçlanan biz oluruz. Sadece bir hayatımız var ve başkalarının memnuniyetine heba edilemeyecek kadar da kıymetli. 
*Bu serin tatlıyı biraz iç yakan böyle bir cümleye nasıl bağladın derseniz, siz izin vermedikçe kimse hayatınızın tadını kaçıramaz derim. Vicdanlı ve gerçek insanlarla paylaştığınız tatlı sofralar diliyorum...

*Bu arada bu tarifin sahibi eski komşum Jale Ablaya da teşekkür ediyorum.. 





23 Temmuz 2013 Salı

Ahtapot Spagetti



Bugün her ne kadar çocuklara daha çok hitap eden bir yemek olsa da büyükleri de cezbedecek pratik mi pratik bir makarna pişirmeye ne dersiniz? Yani şu makarna için destan yazılsa yeridir. Hem kurtarıcı, hem pratik, oldukça da doyurucu. Her yemekle uyum içinde sofraya gelir, her damak zevkle tüketir. İnternette dolanırken resimlerini gördüğüm ve anında denemeye karar verdiğim bir makarna bu. Yapalı oldukça fazla zaman oldu, paylaşmak anca bugüne kısmetmiş. Artık sosis ve türevlerinden hepimiz mümkün olduğunca uzak duruyoruz. Denetimler ve cezalar arttırılmış olsa da o kuşku içimize bir kez yerleşti mi malesef kolay çıkmıyor. Yine de tüm bunlar kırk yılda bir de olsa tüketmemiz için engel olmasa gerek. Tüm tarifleri her şeyiyle ölçülendirerek vermeye çalışsam da bu tarif için bunu yapamayacağım. Zaten o kadar kolay ve pratik ki ölçüye ihtiyaç duymayacaksınız bile. Kızımı çok sevindirip coşkuyla yemesine vesile olan bu spagettiyi ben de zevkle yedim doğrusu. 
Haftasonu mutfaktan hızlıca kaytarmak için, tatil dönüşü yemek stresini azaltmak için, belki sadece minikleri gülümsetmek için bu yemeği denemelisiniz. 
Hayatın keyifsizlikleri ve acı sürprizlerinden nasıl ki kendimizi sakınarak korunamıyorsak sağlıklı beslenmeyi de takıntı haline getirerek sağlıklı kalamıyoruz sanırım. O yüzden benim benimsediğim beslenme stili ağırlık olarak sağlıklı yemekler ve pişirme şekilleri olsa da ara sıra kendimize küçük kaçamaklar yapma hakkı tanımak da hakkımız. Nefsimizi ara sıra kandırmak bünyemizde fazlaca bir hasar bırakmaz sanırım. 
Kendinize ve çevrenize bu hakkı tanıdığınız günler için buyrun tarifimiz:

Malzemeler:
Dilediğiniz miktarda spagetti ( ortadan 2'ye kırılmış)
Dilediğiniz miktarda sosis ( spagettilerden daha küçük kesilmiş)
Tereyağı, zeytinyağı
Makarnaları haşlamak için yeterince su

Yapılışı:
Her bir sosise 6-7 spagettiyi batırıyoruz. Her 2 ucundan eşit mesafe bırakmaya gayret ediyoruz. Kaynamış tuzlu suda bu sosisli makarnalarımızı haşlıyoruz.
Sonrasında süzerek biraz tereyağı ve zeytinyağı karışımında soteliyoruz. 
Ketçap veya yoğurt eşliğinde, miniklerin yüzündeki o kacaman gülümsemenin tadını çıkararak servis ediyoruz.

*Bu tarif pişip beklemeye müsait olmayan bir tarif, o yüzden mutlaka bekletmeden yiyin.

*Malzemesi az ve öz, yapılışı bu kadar basit tariflere rastladıkça denemeli. Küçük mutluluklar yaratma fırsatını hep değerlendirmeli... 

*En küçük emeklerinizin bile hayatta hep kocaman karşılıklar bulmasını diliyorum...

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Pratik Saly Güveci



Antalyadaki seyahatimiz devam ediyor. Saly kim diye soracak olursanız; kuzenim. Mutfakta pek maharetli olan Saliha Ablam.. Bugüne kadar tariflerini üstünkörü ve ölçüsüz yazdığım Saliha Ablamı ölçülere boğarak mutfağa soktum. Ustası olduğu lezzetleri gelecek nesillere aktarmak için ölçünün şart olduğuna ikna ettim. Öyle ölçüsüz tarif aldıkça kimi zaman ortaya çıkan lezzet sahibinin lezzetine uymayabiliyor. Blogger olmanın en büyük gerekliliği büyüklerimizin göz kararı ve aldığı kadar gibi birtakım ölçü birimlerini tarihin tozlu raflarına kaldırmak bence. Kafasında en azından azami bir ölçü oluşabilen bir kişi elbette o tarifin hakkını daha bir layıkıyla verir. Malzemelerin elle harmanlanması bile yaparken gözünüzle görseniz dahi sonrasında hafızanızı terk edip gidebilecek minik ayrıntılardan sadece biri. Her şeyin, her aşamanın yazıya dökülüp kalıcı olabilmesi ve en minik ayrıntıların dahi atlanmadan belirtilmesi çok önemli. 
Bu güveç, yıllardır artık ustası olmuş ellerden çıkmış bir güveçtir. Elbetteki hepimizin damak zevki, el lezzeti bambaşka. Kafalarımızda bir fikir olması adına ve lezzetinin defalarca farklı damakların onayından geçmiş olmasına güvenerek huzurlarınıza geldi.
Güveçte pişirmek hem pratik hem de inanılmaz bir lezzete ulaşmamızı sağlıyor. Artık pek sık kullanılmıyor sanki, oysa bence oldukça sağlıklı da... Umarım bir gün denersiniz ve seversiniz. 

Malzemeler:
1,5 kg patlıcan (rengi açık mor olanlardan mümkünse ve alacalı soyulup iri kuşbaşı şeklinde doğranmış)
3 kuru soğan ( yarım ay şeklinde doğranmış)
10-15 diş sarımsak ( halka halka çentilmiş)
8-10 yeşil biber (içleri çıkarılıp irice doğranmış) 
1 kg istediğiniz türde kuşbaşı et ( tavuk da olabilir)
4-5 domates ( rendelenmiş)
1 çorba kaşığı toz kırmızı biber ( tatlı kullandık)
1 çorba kaşığı tuz
2 dolu çorba kaşığı domates salçası
2 tahta kaşık dolusu sıvıyağ
1 tahta kaşık dolusu sıvıyağ ( güvecin tabanını yağlamak için)

Yapılışı:
Patlıcanlarımızı tuzlu suda bekletip kara suyundan arındırıyoruz. 
Rendelenmiş domatesler, salça ve yağı güzelce karıştırıyoruz.
Diğer tüm malzemeleri genişçe bir yerde ellerimizle karıştırıyoruz. Bu malzemeler ve domatesli sosumuzu buluşturuyoruz. Yine ellerimizle harmanlıyoruz. Yağlanmış güvece boşaltıyoruz, düzgünce yerleştiriyoruz. 
1 saat boyunca ocakta önce harlı ateşte, kaynadıktan sonra kısık ateşte pişiriyoruz. Sonra 200 derecelik fırında 15-20 dk üzeri biraz helmeleşene kadar pişiriyoruz. 

* Güveç yaparken su eklemiyoruz ve herşey kendi suyuyla, lezzetiyle pişiyor.
*Ölçüler size fazla gelmiş olabilir, istediğiniz her türlü oynamayı damak zevkiniz doğrultusunda yapabilirsiniz. Muhtemelen ben de aynı şekilde ölçüleri azaltarak pişireceğim.

*Aile yemek tarihi bence çok önemli ve korunması gereken birşey. Ailenizdeki ustaları mutfakta yakaladığınız hiçbir fırsatı kaçırmayın. Sorun, ölçün, yazın... Böylece çocuklarınız, torunlarınız bile o muhteşem lezzetlerden mahrum kalmasın ..
Keyifli haftalar :)




19 Temmuz 2013 Cuma

Susamlı Minikler



Tatil-ramazan-çocuk üçgeninde geçiyor günler. Evde çocuk olması demek her daim atıştırmalık birşeyler bulunması demek. Çabuk tüketilmesi adına çoğunlukla yarım ölçü yaparak miktarlarını azaltmak suretiyle deniyorum çoğu tarifi. Böylece hem sürünmüyor hem yeni tariflere yer açılıyor. Bu kurabiyelerin tarifini Instagram'da "illedeyemek" adlı bir kullanıcıdan aldım. Çok bereketli ve lezzetli bir kurabiye olduğunu söylemeliyim. Hayattaki tatlı sürprizlere tatlı bir örnek olarak evde tüketmek için yaptığım kurabiyeler aniden gelişen Antalya seyahatimin eşlikçisi oldular. Hani derler ya büyüklerimiz, bakalım kimlerin kısmeti var bu yemekte diye; benimki de o hesap eve niyet kuzenlerime kısmet. O kadar çok kişinin onayından geçerek huzurlarınıza geldi ki, gönlüm rahat bir şekilde paylaşıyorum sizinle. Henüz beğenmeyen çıkmadı :) Ve bayatlamadı bile...
Hayatın bu sürprizleri kimi zaman düzenimizi bozduğu için, beklentilerimizi ters köşeye yatırdığı için, kimi zaman yapmayı ertelediğimiz şeyleri kafamıza vura vura yaptırdığı için ilk şok anında tarafımızca hoş karşılanmaz. Elbette bunların hiçbirisi benim seyahatim için geçerli değil. Büyük bir hoşnutlukla ve uça uça uydum bu sürprize. Sözüm planlarımızı tepe taklak eden sürprizlere... Oysa biraz zaman geçtikten sonra hep hayırlı çıkar ya o sürprizler, onca kendini yiyip bitirme de yanımıza kar kalır. Eee napalım kendimizi yemeyelim, kurabiye yiyelim. Nasıl mı?

Malzemeler:
250 gr margarin veya tereyağı (oda sıcaklığında yumuşamış)
1 çay bardağı pudra şekeri
1 çay bardağı sıvıyağ
2 çay bardağı susam
1 pkt kabartma tozu
5 su bardağı un ( Unun cinsine ve markasına göre değişebileceği için azar azar eklemekte fayda var)
Arzuya göre 1 pkt vanilya ( ben kullanmıyorum)

İstenirse fırından çıkınca üzeri için tarçın-pudra şekeri karışımı ( Ben susamın tadını tarçının kuvvetli aromasıyla bastırmak istemediğim için kullanmadım, tavsiyem; kullanmayın)

Yapılışı:
Margarin veya tereyağı ile sıvıyağı elimizle karıştırıyoruz. Diğer malzemeleri de ekleyerek elimize yapışmayan yumuşak bir hamur yoğuruyoruz. Hamur artık toparlanabilir olup elinize yapışmadığında un eklemeyi durdurun lütfen. İçindeki bol miktarda susam, hamura kum gibi bir görüntü kazandırabilir. Bu görüntüye aldanmayarak daima hamurun toparlanıp toparlanmadığını kontrol edin. Yani minik yuvarlaklar yapmaya çalışın, oluyorsa tamamdır.
Sonrasında cevizden biraz küçük yuvarlaklar yapıp yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizerek 180 derecede ısıtılmış fırında fazla kızartmadan pişiriyoruz. Üstü kızarmadığı için yanılmamak adına altını kontrol edelim.

*Bu ölçüyle 2 tepsi kurabiye çıkıyor. Ben yarım ölçüyle dolu dolu 1 tepsi kurabiye elde 
ettim. 
*Kapalı bir kapta uzun süre bayatlamadan muhafaza edebilirsiniz.

*Hayattaki sürprizleriniz hep sonu iyi olanından ve bedeli kaldırılabilir olanından olsun, hep tatlılıkla gelsin, tatlılıkla neticelensin...



12 Temmuz 2013 Cuma

Köz Patlıcan Salatası



Patlıcanın ustası annemdir. Hangi türlüsünü pişirirse pişirsin inanılmaz lezzetli yapar. Gerçi hepimiz için en leziz yemek anne elinden çıkmış olan değil midir? Ne mutlu bana ki benim için de bunları düşünecek bir kuzum var. Mutlu sofralarda yenmiş yemekler damaklarda daha başka bir tat bırakıyor. O yüzden elimden geldiğince özeniyorum sofralarıma, mutlu bir çocuğun hatıralarında rengarenk ve leziz izler bırakabilmek adına... Sofra aile demek çünkü, beraberce aynı ekmeği paylaşmak demek... Çalışan bir annenin çocuğu olarak her sabah ve her akşam aynı sofrada buluşmaktan asla mahrum kalmadık. Günü beraberce karşılayıp beraber uğurladık. Şüphesiz hayat koşturmacası içinde ayrı sofralara da çokca oturacağız, ama henüz kanatlarımın altındayken her anına doymak istiyorum beraber zamanlarımızın... Közlenmiş lezzetler henüz kuzunun damak zevkine hitap etmese de kendimi de mahrum bırakmıyorum... Kimi zaman sabah kahvaltısı için babamın siparişidir köz patlıcan salatası. Evet, sabah sabah bayıla bayıla yer. Öyle enteresan bir adamdır; asla ne pişirsem derdinde bırakmaz annemi. Sabah ve akşam menülerini kendi belirler. Dünyanın en kolay yemeğiymişcesine akşama mantı yapsan der ve gider. Biliriz ki o mantı mutlaka yapılır. Yakında mantı dosyasını da açıcaz merak etmeyin. Kendi acemi usulümce mantı yapılışını da anlatıcam burada. Şimdi hafif bir yaz lezzeti olarak bu salataya geçelim. Benim için rahatlıkla ana yemek bile olur, o kadar severim. 

Malzemeler:
3 bostan patlıcanı
3 kapya biber
3 etli yeşil biber
2 domates
1/2 demet maydanoz
1-2 diş ezilmiş sarımsak
Zeytinyağı-limon

Yapılışı:
Patlıcan ve biberleri arzu ettiğimiz şekilde közlüyoruz. Benim favorim her zaman ocakta közlenip o yanık tadını almış şekildir. Sonrasında patlıcanları bıçakla 2'ye keserek içini bir kaşık veya çatalla çıkarıyoruz. Hafifçe ezip tuzluyoruz. Bu aşamada tuzlamak ve hafifçe yağlamak lezzette inanılmaz bir fark yaratıyor. Ve içini bıçakla değil çatal veya kaşıkla çıkarmak da kararmasını önlüyor.
Közlenmiş biberlerimizi soyarak ince ince kıyıyoruz. Sarımsak-zeytinyağı ve limonu çırparak sosumuzu hazırlıyoruz. Minik küpler halinde doğranmış domates ve ince kıyım maydanozla son dokunuşlarımızı yapıp sosla buluşturuyoruz. Arzu ederseniz tuz ilavesi yapabilirsiniz. 

*Buradaki ölçüler tamamen fikir vermesi açısından verilmiş ölçülerdir. En doğru rehber her zaman damak zevkinizdir. Her türlü ekleme-çıkarmayı yapabilirsiniz.

*Nasıl ki aynı malzemelerle her elden apayrı bir lezzet çıkıyor, hayat da böyle. Kimi zaman aynı malzemelerle hepimiz farklı yollar çiziyoruz, kimimiz mutlu kimimiz mutsuz oluyoruz. Oysa ki hepimiz aynı kumaştan biçilmiş, aynı enerjiyle donatılmış kıymetli ve eşit varlıklarız. Bunu idrak edebilenlerden olabilmeyi diliyorum...




11 Temmuz 2013 Perşembe

Pastane Poğaçası



Öncelikle herkese hayırlı Ramazanlar diliyorum, Ramazandaki o manevi huzurun da en kısa zamanda tüm ülkemizi sarmasını...
Artık sıcaklardan şikayet ettiğimiz günler kapımızı çaldı, elbette buyur ettik onları; sebzeler, domatesler, meyveler anca bu sıcaklarla olgunlaşacak, kızımın ayları öğrenirken ezberlediği şiirin Temmuz kısmı geldi aklıma: "Temmuz yakar kavurur, ekinleri oldurur". Bize düşen yanıp kavrulmak da olsa her mevsimin ayrı bir güzelliği ve gerekliliği var. 
Bu aralar günlerim bol bol kitap okumakla ve gezmekten asla yorulmayan kuzucuğumu oradan oraya gezdirmekle geçiyor. Eğer bir kitap tavsiyesi isterseniz; Paulo Coelho'nun Elif'ini ve Zülfü Livaneli'nin Kardeşimin Hikayesi'ni tavsiye edebilirim. Elif'te geçmiş, gelecek ve bugün'ün aslında nasıl da aynı zamanda yaşandığını, Elif'in sırrını, hayatla ilgili üzerinde çok düşüneceğiniz tespitleri bulacaksınız.
Kardeşimin Hikayesi ise, 2 günde çabucak bitirdiğim, okurken sonuna dair isabetli tahminler yürütsem de heyecanından birşey kaybetmeyen bir kitap. Duygularımız olmasaydı hayat acaba daha  kolay mı olurdu? Evet duygularını kaybetmiş bir adamın dünyasına konuk oluyoruz bu kitapta, kimseye sarılamayan, bu yüzden sarılma makinesi yaparak  bu ihtiyacını gideren bir mühendisin gizemli dünyası.
Şahsen ben, duygularımın olmasından son derece memnunum. Kızıma sarılmak, yarına hep umutla uyanmak, heyecanlanmak, hiç tanımadığın bir insanın derdine ağlamak gibi insani hisler olmadan hayat kupkuru olurdu. Siz de okuyun bakalım neler hissedeceksiniz.
Aslında şu kitaplarla ilgili ben sonsuza kadar konuşurum da siz hani poğaçalar yahu diyeceksiniz haklı olarak. Nedendir bilmem biz evimizde habire pastane usulü bişeyler yapmaya çalışırken dışarı çıktığımızda hep ev yapımı birşeyler ararız, bu yaman çelişki de bize pastane poğaçaları gibi tarifleri yaptırır :) Bu tarifi instagram'da "Aslcfc" adlı bir kullanıcıdan aldım, teşekkür ediyorum ona. Valla instagram alemleri çok renkli, henüz tanışmadıysanız tavsiye ederim, terapi niyetine her gün birkaç resim bakmak bile kafanızı dağıtıyor, böyle güzel tarifler öğrenmek de cabası. Haydi şimdi bu ay sahur sofralarınızı, sonrasında haftasonu kahvaltılarınızı, beş çaylarınızı renklendirecek pastane poğaçalarına geçelim:

Malzemeler:
1 su bardağı ılık süt
4 yemek kaşığı yoğurt
1 çay bardağı sıvıyağ
1 pkt yaş maya ( ben kuru maya kullandım)
4 yemek kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1 yumurta ( akı içine, sarısı üzerine)
Yaklaşık 3,5 su bardağı un ( Un miktarı unun cinsine, kullandığınız bardağın boyutuna göre değişebilir o yüzden lütfen dikkatli ve azar azar ekleyin, hamur elinize yapışmadığı anda tamamdır.)

İç malzemesi;
Beyaz peynir, maydanoz karışımı ( ben beyaz peynirin erimesinden hoşlanmadığım için lor kullandım, siz de böyle tercih ederseniz lezzetinden emin olduğunuz bir lor kullanın, yada fazla yağlı olmayan bir beyaz peynir. İsterseniz patatesli veya kıymalı da yapabilirsiniz.)

Yapılışı:
Ben kuru maya kullandığım için mayayı direk unla harmanlayarak işe başladım. Siz yaş maya kullanırsanız mayayı ılık süt ve şekerle çözdürün. Sonrasında diğer malzemelerle ele yapışmayan, yumuşacık bir hamur elde edene kadar güzelce yoğuruyoruz. Üzerini örterek 45 dk mayalandırıyoruz. Sonrasında mandalina büyüklüğünde toplar alarak avucumuzda incelterek açıyoruz ve iç malzemesini koyarak D şeklinde kapatıyoruz. 
Hepsini bu şekilde hazırladıktan sonra üzerlerine yumurta sarısı sürüyoruz ve 180 derecede ısıtılmış fırında kızarana kadar pişiriyoruz. 
Ben üzerine susam serpmedim, siz isterseniz susam veya çörekotu serpebilirsiniz.

*Gerçekten de ev yapımı bir pastane poğaçası elde edeceksiniz. Pastaneye gidince de artık ev yapımı limonata içersiniz :) Ne romantik oldu böyle, pastane- limonata filan, okuduğum kitapların etkisiyle başka bir boyuta geçmiş olabilir miyim?  
*Neyse hayat tüm çelişkilerine rağmen yine de güzellll, ev yapımı mutluluklarınız eksilmesinnn :)))




4 Temmuz 2013 Perşembe

Susamlı Tırtıl Kurabiye




Verdiğim zorunlu mola nedeniyle sırada bekleyen tariflerim de haliyle birikti. Artık ağızlarımız biraz tatlansın diye tatlıdan devam ediyorum. Şu tırtıl kurabiye kalıbı hepimizin evinde vardır. Bi merak zamanında alınmış belki öylece bekliyordur, belki de türlü denemeleriniz kalıptan layıkıyla çıkıp bu şirin kurabiyelere dönüşememiştir. Benim de böyle anılarım oldu elbette. Ancak bu kurabiyelerle makus talihimi yendim :) Olayın sistematiğini de çözdüm. Birazcık dikkatle bu ağızda dağılan kıyır kıyır kurabiyelere ulaşmanız çok kolay. Tarifin aslında olmamasına rağmen iç güdülerimi dinleyerek hamura eklemiş olduğum susam, kurabiyelere boyut değiştirtti. Susamın ağızda yarattığı minik patlamalar bu basit kurabiyecikleri birer lezzet bombasına çevirdi. Sonrasında sade de tüketebilirsiniz, uçlarını eritilmiş çikolataya da batırabilirsiniz, ya da nutella sürerek de yiyebilirsiniz, her hal yakışıyor... Tazeliğini uzun süre koruması da cabası. Süt saatlerimizi keyifli hale getirdik bu kurabiyeler sayesinde, kızım süte banarak yerken çok keyif aldı. Tarif için sefertasitarifleri.com  'a çok teşekkür ediyorum. Ee çok konuştun hadi bi anlat bakalım derseniz şöyle;

Malzemeler:
125 gr oda sıcaklığında yumuşamış tereyağı veya margarin
1 çay bardağı sıvıyağ ( ajda bardakla ölçüyorsanız 1-2 parmak boşluk bırakın)
1 su bardağı pudra şekeri
1 yumurta
1 pkt kabartma tozu
Yaklaşık 4 su bardağı un ( benim için tam 4 bardak yetti, unun cinsine göre değişebileceğinden dikkatli eklemekte fayda var)
1/2 su bardağı susam

Yapılışı:
Katı yağ ve pudra şekerini mikserle krema kıvamına gelene dek çırpıyoruz. Yumurta ve sıvıyağı ekleyerek yine çırpıyoruz. En son susam olacak şekilde diğer malzemeleri de ekledikten sonra elimize yapışmayan yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Hamur elinize yapışmadığı an un eklemeyi bırakın, kalıptan geçebilmesi için çok sert olmaması gerekiyor.
Şimdi geldik en önemli noktaya; kalıbı dolduracak şekilde hamur koyduktan sonra baş parmağımızla sürekli ileri ittirmek suretiyle parmak boyunda kurabiyeler sıkıyoruz yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye. Nazik ve sabırlı olursak kolayca yapacağımız bir aşama bu. Önemli olan parmağımızın sürekli ileri itmesi, yeterli boya ulaşınca da nazikçe çekmek. Tabi ileri iterken kurabiyenin kalıptan çıktığı forma uygun olarak kalıbı da kendimize doğru çekiyoruz. Tüm bu işlemleri yaparken kalıpta daima dolduracak kadar hamur olmasına gayret edelim ki daha kolay ve kesintisiz sıkalım.
Hafif aralıklar bırakmak yeterli olacaktır, kurabiyeler aşırı yayılıp kabarmıyorlar çünkü.
175-180 derecede ısıtılmış fırında çok kızartmadan, beyaz kalacak şekilde pişiriyoruz. 
Pişmiş kurabiyeleri tepsiden mümkünse soğuyunca ve oldukça nazik şekilde alalım. Çok hassas kurabiyeler çünkü. 

*Susam kendimce eklediğim bir malzeme, eklemeyebilirsiniz, ama susam'a karşı değilseniz mutlaka böyle deneyin. Aynen pastane kurabiyesi gibi bir sonuç elde edeceksiniz.

*Pişirip sofranıza düşürdüğünüz her lokmanın huzurla yenmesini diliyorum.


3 Temmuz 2013 Çarşamba

Vişneli-Mısır Unlu Kek



Evimdeki stoklanmış mısır unlarını değerlendirme alternatifleri düşünürken bu uydurmasyon nefis keki elde ettim. Kekin tamamında mısır unu kullanmayı istediğimden ve bunun nasıl neticeleneceğini kestiremediğimden porsiyonluk silikon kalıplarda pişirdim. Kalıplardan sorunsuz çıktılar. Benim keklerimin bu tatlı yaz bronzluğuyla arz-ı endam etmelerinin sebebi kullandığım esmer şekerdir. Siz toz şeker veya pudra şekeri de kullanabilirsiniz. Mısır unu son derece hafif bir tat bırakıyor damakta. Bu lezzeti seviyorsanız daha önce yaptığım "Nefis Mısır Ekmeğine" de bir şans verin...
Yazın gelmesiyle evde az miktarda yapılmış, çabuk tükenen yiyecekler benim tercihim olmaya başladığı için kekleri bile mümkün olduğunca az ölçüyle yapıp süründürmeden tüketmek istiyorum. Böylece ne yiyeceklerimiz bu sıcaklarda ziyan oluyor ne de buzdolabımız doluluktan isyan ediyor.. Hem de yeni tarifler için bekleme sırası oldukça kısalıyor :) 
Hemen çayınız demlenene kadar pişecek bu nefis kekler için neler mi gerekiyor :

Malzemeler:
1 yumurta
1,5 türk kahvesi fincanı esmer şeker ( şeker miktarını azaltmakta özgürsünüz, 1 fincan da yeterli gelecektir şeker konusunda endişeleriniz varsa)
1 türk kahvesi fincanı süt
1/2 türk kahvesi fincanı sıvıyağ
2,5 türk kahvesi fincanı mısır unu
1 çay kaşığı karbonat ( karbonatı birkaç damla limon suyuyla köpürterek ekliyoruz)
1 su bardağı dondurulmuş vişne yada istediğiniz başka bir meyve

Yapılışı:
Yumurta ve şekeri mikser kullanmadan el çırpıcısıyla çırpıyoruz. Süt ve yağı ekleyip 
karıştırıyoruz. Mısır ununu ve karbonatı ekliyoruz, hafifçe karıştırıyoruz. Henüz donukken daha kolay kesildiği için vişneleri böylece minik parçalara kesip pürüzsüz bir görünüm kazanmış harcımıza ekliyoruz. (Vişnelerin ekşiliğini gidermek isterseniz biraz toz şeker serpip ekleyebilirsiniz)
Son kez karıştırıp silikon veya kağıt muffin kalıplarına paylaştırıyoruz. Ben 8 adet muffin elde ettim. Paylaştırırken vişnelerin her keke eşit miktarda denk gelmesine dikkat ediyoruz. 170-180 derecede ısıtılmış fırında kızarana kadar pişiriyoruz. Tamamen soğumadan kalıptan çıkarmaya çalışmıyoruz.

*Şu Merkür neden her daim geriye gider anlamıyorum. Burcumun yönetici gezegeni olmasından mütevellit ben de habire geriye seyahatteyim. Aman siz de bu aralar iletişim sorunu yaşıyorsanız bilin ki sorumlusu Merkür :) Endişelenmeyin, geçer... Ne diyelim Diren Merkür, ilerle gari :)))