23 Eylül 2013 Pazartesi

Oreolu Cupcake



Yepyeni bir hafta başladı, yeni umutlar, yeni koşturmacalar, yeni heyecanlarla... Pazartesi her ne kadar çok sevilen bir gün olmasa da aslında hep yeniyi müjdeliyor bize. Hadi bak yeni bir haftayı başlatıyorum, korktuklarını eskide bırak, yeniye bu kez başka türlü bak diyor... Da sevmediği işlerde değerli ömrünü tüketenler için bu söylediklerim belki biraz komik kaçıyor. Olsun yine de yeni'ye yepyeni bakmanın ne gibi bir zararı olabilir ki? Denemeye değmez mi? Hep aynı düşünce şekline tıkılıp kalınca nasıl gelsin değişimler? Bayılarak okuyup kendime çok şeyler kattığım Evrenden Torpilim Var (Aykut Oğut)'da olduğu gibi kendimize yeni bir kutucuk belirleyip eskisi gibi düşünmemeyi yerleştirelim içine. Gülümse, odaklan, değiştir ilkesini kendimize bir bardak su yapalım. Evet zor şeyler yaşadık, evet bazı insanlar gerçekten kötü belki ama aynı karamsarlığa kendimizi kapatınca kaybeden kim tekrar düşünelim... Sadece gülümseyerek bir günümüzü tamamen değiştirebiliriz. Olmasını istediklerimizin içine tüm benliğimizle girip olmasını istemediklerimizin korkusunda kendimizi tüketmeyelim. Korku çok kuvvetli bir güç, korktuklarımızın gerçek olması belki bu yüzden... Sevdiklerimizi kaybettiğimizi düşündüğümüz zaman ne kadar kuvvetli bir korkuyla sarsıldığımızı bir düşünün.. Sanki gerçek gibi.. İşte aynı gerçekliği istediğimiz şeyler için hissedebildiğimizde olay tamamdır... Bu kitabı ve devamını okumadıysanız mutlaka edinin ve okuyun... Belki son yıllarda kişisel gelişim biraz ayağa düştü gibi gelebilir size, hep aynı klişeler, hep aynı söylemler caanııımm diyip boşvermiş olabilirsiniz. Gerçeklerden kopmadan şu işi bir anlat hele diyenler için güzel bir kitap... Lakin hayatta istediğimiz herşeyin de bir bedeli olduğunu unutmamak lazım. İsteyince olur elbet ama bedelsiz asla! Taşıyabileceğimiz bedellerle bize gelen hayaller başımızın üstüne...
Bu oreolu kekleri de yapıp yemenin bir bedeli var elbet, göbüşümüze bir minik katkı :) Bu bedeli göze alanlar için buyrun tarif;

Malzemeler:
2 yumurta
1 cup şeker ( su bardağı da olur)
1/2 cup süt
1/2 cup yumuşak tereyağı veya margarin
1 cup un
1 pkt kabartma tozu
2 paket mini oreo ( toplamda 28 adet)

Yapılışı:
Yumurta ve şekeri iyice çırpıyoruz. Süt ve yağı ekleyerek çırpmaya devam ediyoruz. Un ve kabartma tozunu da ilave ettikten sonra kabaca kırılmış 16 adet oreo'yu kek harcına ekliyoruz ve kaşıkla karıştırıyoruz. 12 adet kağıt muffin kalıbının tabanına 1'er tane oreo yerleştirip kek harcını paylaştırıyoruz. Önceden 180 derecede ısıtılmış fırında pişiriyoruz. Yaklaşık 20 dakikada hazır olacaktır, yine de fırından fırına değişebilir. 
Sonrasında tepesine keskin bir bıçakla oreo sığacak kadar bir kesik atıp oraya oreo'yu yerleştirerek servis edebiliriz. Yada şanti sıkarak şantiye oreo batırarak da bir sunum yapabiliriz.

*Bir olayı sadece nasıl karşıladığımızı değiştirerek belki tüm hayatımızı değiştirebiliriz ne dersiniz deneyelim mi?




22 Eylül 2013 Pazar

2 Yufkalı Pratik Kol Böreği



Pratik, çıtır, leziz... Bu böreği kelimelere dökmem gerekse ancak böyle ifade ederdim. Elbette el açması bir kol böreğinin yerini tutamaz ama pratiklik mutfağımızın vazgeçilmeyecek bir unsuru. Her zaman uğraşmak için o gücü bulamayabiliyoruz içimizde, işte böyle günlerin kurtarıcısı böyle pratik çözümler oluyor. Börek için hazır yufka kullanacaksak iyi ve güvendiğimiz bir yufkacının yufkasını tercih etmek bizi lezzete götürür. Aksi takdirde aradığımız lezzeti yakalayamayabiliriz. 
Okul telaşıyla geçen hareketli günler pek çoğumuzu sardı, ama hayatımıza artısı sanırım yeniden düzene girmek oldu. Yaz sıcağının rehavetli günleri de artık elveda demeye başlarken menülerimiz de kışa dönmeye başladı. Dün afiyetle yediğimiz kuru fasulyeyi kaşıklarken tahılları kışın daha zevkli tükettiğimizi farkettim. Oturduğum sofrada gözüm artık mezeden önce çorba arıyorsa ben ve mutfağım artık kış moduna geçiyoruz demektir.  Yine de bir yaz çocuğu olarak yaz mevsimi benim favorim... 
Okuma maratonum devam ediyor, güzel kitaplarla olan yolculuk çok keyifli. Şu sıralar elimde Haruki Murakami'nin İmkansızın Şarkısı var. Adından da anlaşılacağı üzere aşk üzerine yazılmış bir kitap. İmkansız denince hepimizin zihninde aşk canlanmaz mı önce? Geri kalan herşey sanki irademize bağlı olarak şekillenebilirken gerçekten de aşk her 
zaman kendi şarkısını söylüyor. Kitabı bitirince kitabın bana kattıklarını da paylaşmak isterim sizlerle... Şimdi leziz bir börek zamanı:

Malzemeler:
2 yufka
250 gr kıyma
2 fazla iri olmayan kuru soğan ( minicik doğranmış)
1 iri patates ( minicik küpler halinde doğranmış)
1 yumurta
1 su bardağı yoğurt
1/2 su bardağı su
1/2 su bardağından 2-3 parmak eksik sıvıyağ
Tuz

Yapılışı:
Önce kıymayı 1 kaşık zeytinyağında rengi dönene kadar yüksek ateşte kavuruyoruz. Soğanları ekleyip biraz daha kavuruyoruz. Patatesleri ekleyerek ağzı kapalı halde arada karıştırmak suretiyle kavurmaya devam ediyoruz. Patatesleri dilerseniz haşlanmış olarak yada çiğden rendelenmiş olarak da kullanabilirsiniz. Kıymalı harca oldukça yakışıyor. Damak zevkimize göre tuz ilavesini yaparak soğumaya bırakıyoruz.
Derince bir kapta yumurta, yoğurt, su ve yağı çırparak harcımızı hazırlıyoruz. Yufkalarımızı ortadan 2'ye keserek 4 adet yarım daire elde ediyoruz. 
Yarım dairelerin her yerine harcımızı güzelce sürüp kıymalı içi gelişigüzel serpiyoruz. Sonra yufkamızı dikkatlice ve çok sıkmadan rulo şeklinde kıvırıyoruz. Yağlı kağıt serili tepsiye bu ruloyu kendi etrafında gül böreği gibi sararak yerleştiriyoruz. Diğer yufkaları da aynı şekilde hazırladıktan sonra bu kez tepsideki yufkanın bitiş noktasından başlamak suretiyle onun etrafına doluyoruz. Bitiş yerinden başlama kuralına hep uyarak tüm yufkalarımızı hazırlıyoruz. Kalan sıvı harcı  böreğin her yerine gezdiriyoruz. Bu halde en az yarım saat dinlendirdikten sonra 190-200 derecede ısıtılmış fırında kızarana kadar pişiriyoruz.

*Aşkınızın çaldığı şarkıya keyifle uyan bir kalp diliyorum, mutlu pazarlar...



17 Eylül 2013 Salı

Nutellalı Milföy Kurabiye



Pratik mi pratik, leziz mi leziz... Milföy gerçekten kurtarıcı gibi birşey. Tatlısı da tuzlusu da ayrı güzel, ayrı lezzetli... Öyle kolay ki bu kurabiyeleri yapmak, anlatınca anlayacaksınız. Ama artık beni tanıdınız, iki kelam etmeden tarif vermiyorum :) Hem ne güzel laflıyoruz şurda ne acelemiz var di mi ama? 
Bugün çok sevdiğim bir dostumla şenlenen kahvaltı sofram için yaptım bu kurabiyeleri. Tam bir kahvaltı aşığıyım ben, pek çoğumuz da öyleyizdir eminim. En zevkli kurduğum masalar hep kahvaltı masaları, hele de sevdiğim insanlarla şenleniyorsa değmeyin keyfime. Belki kahvaltı sofralarımı da birgün paylaşırım burda, özenli sofralar için bir fikir olması adına... Şairin de dediği gibi; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı... Bence bizzat akrabalar. Mutlu bir kahvaltıyla başlanmış bir günün güzel geçmemesi mümkün değil... Sağlık açısından ne kadar faydalı ve önemli olduğunu söylemeye bile gerek yok. 
Ben her ne kadar çayımı şekersiz içsem de sabahları kapıya bırakılan gazeteyi alırken duyduğum tavşan kanı çayı karıştıran kaşık sesi bana hep aile olmayı hatırlatır; beraberce ve mutlulukla yeni günü karşılamayı. Çayın daha üzerinde tüten dumanını düşününce içim ısınır... Ailenin en keyifli buluşma yeridir ya sofra başı; özenirim sabahın erken saatlerini kahvaltıyla karşılayanlara. Küçücüklüğümden beri aile alışkanlığıdır; sabahın esselatlarında bile çıkılsa evden illaki beraberce kahvaltı yapılır. Öğrencilik hayatımda en çok özlediğim hep o kalabalık kahvaltıların telaşıdır. Erkenci bir annem vardır, aileyi ısıtır gibi her sabah ısıtır içimizi sıcacık demlenmiş çayıyla. Uzundur hep keyif için yapılan kahvaltılarımız, şenlikli, bol sohbetlidir. Şimdi kuzumla oturduğumuz her sofraya da hep içi ısınarak otursun, renkli ve güzel sofralar hatırlasın düşüncesiyle otururum, özenirim. Saklamam hiçbir eşyamı, en güzel sofralara layık olan önce ailedir bence. Aldığım her yeni şey hemen ertesi gün süsler soframı. Güzel sofralarda güzel anılar birikir bence. Kendimizden esirgemeyelim bunu. 
Tamam tamam uzatmıyorum daha fazla, hadi kurabiye yapalım:
Bu arada bu tarif mutfaktanyayin.com 'dan, Jale Balcı'nın hünerli ellerinden. Teşekkür ediyorum. Ben kendimce yaptığım halini anlatıcam, siz onunkine de bir göz atın isterseniz.

Malzemeler:
4 parça milföy ( kare olanlardan)
1 yemek kaşığı toz şeker
3 dolu yemek kaşığı nutella

Yapılışı:
4 parça milföyü bir kare oluşturacak şekilde yanyana koyup merdaneyle inceltiyoruz. Üstüste de koymuyoruz ama uçlarını mümkün olduğunca birbirlerine yapıştırıyoruz. Açmamızı kolaylaştırmak ve yapışmayı engellemek adına toz şeker serpiyoruz açmadan önce. Orjinal tarifte 5 yemek kaşığı şeker var, ama ben zaten tatlı ve kalorili bir tarife fazlasını eklemek istemediğimden azalttım. 
Sonra bir ucuna boylu boyunca nutellayı bıçakla güzelce sürerek yayıyoruz. Milföyümüzü rulo yaparak katlıyoruz. En uç kısmını biraz suyla yapıştırıyoruz.
Elde ettiğimiz ruloyu keskin bir bıçakla yarım santim kalınlığında dilimliyoruz. Böylece ortaları nutella dolu yuvarlak milföyler oluşturuyoruz. 
Yağlı kağıt serili tepsiye dizerek 190-200 derecede ısıtılmış fırında hafif kızarana dek pişiriyoruz. 
Orjinal tarifte üzerlerine biraz tereyağı sürülüyor kızarması için ama ben sürmüyorum.
İşte bu kurabiyeleri yapmak bu kadar kolay...

*Hayattaki birçok mutluluk gibi kahvaltı da erişilmesi kolay bir mutluluk. Bu mutluluğu kendimize çok görmeyelim. Mutlu çocuklar mutlu kahvaltılarla büyüsün...


14 Eylül 2013 Cumartesi

Terbiyeli Tavuk Haşlama



Yaza iyiden iyiye elveda diyoruz. Pek çok şehir kışı aratmayan soğuk havalarla tanıştı bile. Biz de ufak ufak akşam serinlikleriyle sonbahara geçiş yapıyoruz. Bu geçişlerin elbette hapşırık, öksürük gibi yan etkileri olabiliyor. Özellikle de evde minikler varsa ilk önce onlar etkileniyor bu durumdan. Tavuk suyu mucizesi diye bir gerçek varsa tam bu geçiş için süper bir yemek yapıcaz demektir. Her ne kadar tavuklar eskisi gibi olmasa da yine de iyi geliyor bünyeye... Şu an bu yazıyı yazarken bana eşlik eden Cem Adrian ara sıra beni hayallere daldırıp dikkatimi dağıtsa da umarım saçmalamadan bu yazıyı bitirmeyi başaracağım :) Tek bir cd'si bile bugüne dek hayal kırıklığına uğratmadı beni, tanışmadıysanız henüz, emin olun çok şey kaçırdınız... 
Ne diyorduk? Hmmm sonbahar... Tam da sonbaharın hüznüne yakışır şarkılar yahuu... Bu yemek ise sonbaharın hüznünden çok geçiş dönemi arızalarına faydalı :) Malesef hüznün çaresi bulunamadı henüz. Mutfağımızda ancak mutlu sofralar başında geçireceğimiz huzurlu saatleri hazırlayabiliyoruz, tüm bu yemekler sadece bunun bahanesi... 
Daldan dala konan bu yazı sonunda nereye bağlanacak inanın ben sizden daha çok merak ediyorum :) 
Bu mevsimdeki hüznümüzün sebebi çocukluğumuzdan kalan artık okul başlıyor sendromu mu acaba? Okulu en çok sevenler bile yaz sonu hüzünlenir ya; eğlence, uzun kahvaltılar, geç uykular, plansız haftalar, rahat rahat takılmalar, tatil, deniz, kum, güneş bitti diye... Gerçi kızım okula başlayacağı için ben daha hüzünlüyüm ama ne de olsa bizler Kemalettin Tuğcu nesliyiz onlarsa kendine inan nesli..
Evet konuyu daha da alakasız yerlere çekmeden tarifi vereyim :)))

Malzemeler:
8 adet tavuk baget ( 760 gr)
2 iri patates
1 iri havuç ( yada 2 küçük havuç)
750 ml su
1 limonun suyu
3 çorba kaşığı un
1 soğan ( tavuğun haşlama suyuna koymak için)

Yapılışı:
Öncelikle tavukları su, tuz ve bütün soğanla birlikte düdüklüde 20 dk ( fissler için) haşlıyoruz. Sonra soğanı çıkarıp elde ettiğimiz tavuk suyunu tel süzgeçten geçirip süzüyoruz. Tabi bu arada tavukları da ayrı bir yerde beklemeye alıyoruz.
Patates ve havuçları arzu ettiğimiz şekilde irice doğruyoruz. Tavuk suyuna patates ve havuçları ekleyerek yaklaşık 10 dk daha düdüklüde haşlıyoruz. 
Tavukları da patates ve havuçlar pişince yeniden tencereyle buluşturuyoruz. 
Ayrı bir yerde 1 limonun suyu ve unu tel çırpıcıyla biraz karıştırıyoruz. Tavuk suyundan azar azar 1-2 kepçe ekleyerek kıvamını açıyoruz. ( çok pütürlü görünürse tel süzgeçten geçirebilirsiniz) Hazırladığımız terbiyeyi tenceredeki yemeğimizle buluşturuyoruz ve 1 taşım daha kaynatıp dilersek kıyılmış maydanozla servis ediyoruz. 

*Miktarda dilediğiniz arttırma ve eksiltmeleri damak zevkinize göre yapabilirsiniz. 
*Bu terbiye ölçüleri için Oktay Ustanın terbiyeli et haşlama tarifini kendimce değiştirerek uyguladım. Dilerseniz etle de deneyebilirsiniz.

*O kadar bahsettim, son cümleyi de Cem Adrian söylesin: 
Biz senle... Aynı toprakta yetişen, Ayrı dallarda yeşeren, Aynı rüzgarda devrilen çiçekler gibiyiz...
Biz senle... Aynı yağmurdan dökülen, Ayrı dağlardan süzülen, Aynı denizde can veren nehirler gibiyiz...
Biz senle ayrı yerlerde, aynı hayale kapılmış, aynı ormanda kaybolmuş çocuklar...
Biz senle aynı yerinden vurulmuş, aynı yerinden kanayan, aynı yerinden acıyan aşıklar gibiyiz...

*Hüzünsüz bir sonbahar dilerim :)))


13 Eylül 2013 Cuma

Pudingli Cevizli Muffin



Mutfağıma döndüm ve mutluluğun kokusunu özlediğimden olsa gerek hemen tatlı birşeyler pişirmeye koyuldum... Zorlu ve yorucu bir süreci tam olarak geride bırakamasak da kendi düzenimize dönmüş bulunuyoruz. Bundan sonrası için Allah yardımcımız olsun...
Blogumu oldukça ihmal etmiş olmanın sıkıntısı yakamı bırakmıyor bir türlü, başka türlü bir aşk bu pişirmek, fotoğraflamak ve paylaşmak... Bana çok çok iyi geldiği kesin...
Pek çoğumuz için okul maratonu çoktan başladı, bir kısmımız ise haftaya başlıyor... Bu yaz bizim için, son dönemleri haricinde fena geçmedi aslında... Lakin 3 ayı nasıl bitirdik hala hayretler içerisindeyim... Günler, aylar derken yıllar işte böyle teker teker bitiveriyor. Ve uzun zamandır görmediğim, henüz çocukluklarında bıraktığım kuzen çocuklarımı gördükçe nasıl da yaş aldığımı anladım. Eveeet yaşlanmak da neymiş? Sadece yaş alıyoruz :))) Bu yazın kocaman bir hayat dersi bıraktığı kesin; elin ayağın tutuyorsa senden zengini, şanslısı yok! Herşeyin üstesinden gelebilirsin. Büyük bir üşengeçlikle yapmayı ertelediğim herşey için bu süreçte en çok hatırladığım ve şükürle işe koyulduğum cümle budur! Dert sandıklarımızı, günlerce içinde boğulup nefes alamadıklarımızı bir de bu süzgeçten geçirmeli... Ha bir de mutfağa girmeli, pişirip düşürmeli, keyifle yemeli, yedirmeli...

Malzemeler:
2 yumurta
1 su bardağı toz şeker ( miktarı azaltabilirsiniz)
1/2 su bardağı süt
1/2 su bardağı sıvıyağ
1 pkt toz puding ( Dr Oetker çikolata parçalı puding kullandım ben)
1 su bardağı un
1/2 pkt kabartma tozu
1 su bardağı iri dövülmüş ceviz

Yapılışı:
Yumurta ve şekeri çırpıyoruz. ( mikser kullanmadan çırptım, sanırım muffin yapmanın en büyük kolaylığı bu). Sıvı malzemeleri ekliyoruz ve karıştırıyoruz. Pudingi toz halinde ekleyip karışım homojen hale gelene dek hafifçe karıştırıyoruz. En son ceviz olacak şekilde diğer malzemeleri de ekleyip sadece karışana dek çırpıyoruz. 
Kağıt muffin kaplarına mutlaka üstten 1'er parmak boşluk kalacak şekilde paylaştırdıktan sonra 170 derecede ısıtılmış fırında pişiriyoruz. Muffin diğer keklere göre daha çabuk pişecektir, gözünüz üzerinde olsun...

*Bu ölçülerle standart boy kağıtlarda 24 tane muffin elde ettim. Servis esnasında dilerseniz biraz çikolata sosu dökebilir yada burada yaptığım gibi biraz nutellayla süsleyebilirsiniz.
*Doğaçlama ortaya çıkıp son derece pratik ve kolay bir şekilde hazır olup misafirlerimin de beğenisini kazanan bu muffinleri az zamanda nefis bir kek yapmak için deneyebilirsiniz. Şüphesiz başka pudinglerle de deneyip nefis sonuçlar elde etmek mümkündür...
*Hayat dediğimiz aslında gerçekten Anlardan ibaret, bir an... Hayatınızı değiştirebilecek tek bir an... Umuyorum ki bu anlar hep kalbinizi mutlulukla ısıtıp gümbür gümbür heyecana boğan tatlı anlardan oluşur....