28 Nisan 2014 Pazartesi

Taze Naneli Çiğ Enginar Salatası



Hayatta denenmemiş ne çok şey var. Kimisi korkudan, kimisi önyargıdan, kimisi zamanı henüz gelmediğinden... Çiğ enginar bu yaşıma kadar yemediğim birşeydi. Hiç doğrarken ağzıma atmışlığım filan da yoktur hani kazayla. Kuzuma ise henüz sevdiremediğim belki tek sebze... Ta ki bu salatayı deneyene kadar. Tarifi, Küçük Mutfak Sırlarında tatlı tatlı tarifler veren Ece Hanım'a ait. Kendime hazırladığım koca çanağın yanında bir de kuzu boyu salata hazırladım. Tek farkı parmesansız ve balsamik sirkesiz olması. Nar ekşisiyle tatlandırdım onun salatasını. Valla bayıla bayıla yedi şapur şupur :) Mevsimi geçmeden belki denemek istersiniz, kendinize enteresan bir salata armağan etmek istersiniz :) 
Ben kendi yaptığım haliyle anlatıcam bu tarifi, orijinalini turkmaxgurme.com ' da bulabilirsiniz. 

Malzemeler:
1 demet bebek roka ( benim elimde o vardı onu kullandım, yoksa siz normal roka kullanın)
1/2 demet taze nane ( ayıklayıp yaprakları bütün olarak kullanıyoruz)
2 çanak enginar
1 limon (dilerseniz kabuğunu da rendeleyip ekleyebilirsiniz, ben koymadım)
3 yemek kaşığı zeytinyağı
1 yemek kaşığı balsamik sirke
Dilediğiniz kadar ince dilimlenmiş veya sebze soyucuyla traşlanmış parmesan

Yapılışı:
Yıkanmış, ayıklanmış, kurutulmuş rokalarımızı servis tabağına alıyoruz. Ben bütün olarak kullandım, dilerseniz irice doğrayabilirsiniz de. 
Enginarları bir sebze soyucusuyla veya bıçakla incecik doğruyoruz. Rokaların üzerine alıyoruz. (Bekletmeniz gerekecekse mutlaka limonlu suya koyun ki kararmasınlar)
Taze naneleri ekliyoruz. Zeytinyağı, balsamik sirke, limon suyu, dilerseniz kabuğu ve tuzu bir kaba alıp güzelce karıştırıyoruz. Sosumuzu salataya ilave ediyoruz. En üste parmesanları alıyoruz ve afiyetle yiyoruz. 

Enginar mutlaka kılçıksız olsun ki yerken keyfiniz kaçmasın. Çiğ enginardan bu lezzeti beklemezdim doğrusu, bu kombinde başka bişeye dönüşüyor. 

*Gitmediğin yoldan gitsen, denenmemişi denesen ne olabilir en fazla? En kötüsü ne? Denememiş olmaktan kötüsü ne? Mutlu bir hafta olsun ...

26 Nisan 2014 Cumartesi

Elmalı Kurabiye



Bugün uzun bir yürüyüş yaptık kızımla, milyonlarca kez geçtiğim yollarda yine hiç farketmediğim ağaçları, çiçekleri, bir köşedeki lavanta öbeğini "görmemi" sağladı. Yere düşmüş, sofrada oldukça dekoratif duracak 2 parça sarı topçuklu dalı yerden aldı ve bu işine yarayabilir anne dedi :) Annesinin sofradaki en olmadık şeyleri en olmadık şekillerde ve yerlerde kullanma hastalığını farkedeli çok oldu elbette. Onlar an'da yaşıyolar çünkü, sağlam gözlemliyorlar. Yürüdüğümüz çimenlerdeki uğur böceklerini tek tek gösterdi bana; kırmızısı, turuncusu çeşit çeşit... Düşündüm, hayata dair korkularında dayandığı nokta ben miyim acaba? Güvendiği dağ? Anne olmak, sanki her şeyi bilmek, her şeye dayanmak, her sorunu çözmek elbisesi gibi... Görünmez bir elbise, her çocuğun kendi annesine giydirdiği... Ve her annenin aslında bu gücü tam da o evlattan aldığı gerçeği var bi de :) Hep önüne bakmak çocuklardan kazanabileceğimiz belki en önemli alışkanlık olsa gerek. Geçmişe, oraya, buraya takılmadan ilerlemek, razı olmak, önyargısız olmak...
Anne kurabiyesi olan elmalı kurabiyeyi değişik şekillere de soksak yine kokusunda çocuk olmak, evde anne sıcaklığı duymak... Hayat güzel, geleniyle gideniyle, kalanıyla yiteniyle güzell... 
Bu güzel tarif karatava.com'dan, fırsatınız olursa inceleyin, harika bir site. 

Malzemeler:

Hamur için:

1/2 pkt oda sıcaklığında yumuşak margarin
1 çay bardağı sıvıyağ
1 çay bardağı yoğurt
1 yumurta
1,5 çay bardağı şeker
1 su bardağı nişasta (buğday nişastası kullandım)
3-3,5 su bardağı un ( azar azar eklemekte fayda var)
1/2 pkt kabartma tozu
1 pkt vanilya ( ben kullanmıyorum)

İçi için:
4 orta boy elma
5 yemek kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı tarçın
1/2 çay bardağı rondoda çekilmiş ceviz

Yapılışı:
Öncelikle içi için elmaları soyup rendeliyoruz. Şekerle birlikte suyunu salıp çekene dek pişiriyoruz. Ateşten alınca tarçın ve cevizi ekleyip karıştırıyoruz ve soğumaya bırakıyoruz.
Dilerseniz cevizi daha iri taneli olacak şekilde havanda da dövebilirsiniz.

Hamur için önce sıvı malzemeleri kabaca elimizle karıştırıyoruz, sonrasında kuru malzemeleri ekleyerek yumuşak bir hamur yoğuruyoruz. Unu hep azar azar ve hamur kıvamını bulana dek ekliyoruz. Yani elimize artık yapışmayan ama aynı zamanda yumuşaklığını da koruyan bir hamur elde etmek istiyoruz. 
Sonrasında hamuru 2 veya 3 parçaya ayırıp hafifçe unlanmış bir zeminde 1/2 cm kalınlığında açıyoruz. Yuvarlak bir kalıpla veya çay bardağı ağzıyla yuvarlaklar kesiyoruz. 
1 yuvarlak parçanın üzerine 1 tatlı kaşığı kadar iç harcından koyuyoruz. (Dilerseniz daha fazla koyabilirsiniz tabi, kenarlardan fazla taşmayacak şekilde olsun yeter). Diğer yuvarlak parçanın tam ortasına artı şeklinde bıçakla kesik atıyoruz. Kenarlara kadar ulaşmayacak bu kesik, tam ortasında kalacak. Bu kesik atılmış parçayı iç malzemesi koyduğumuz parçanın üzerine kapatıyoruz. Kenarlardan çatalla bastırıyoruz ve kenarların yapışmasını sağlıyoruz. Bu çatalla bastırma aşamasını kurabiyeleri yağlı kağıt serili bir tepsiye dizdikten sonra yaparsanız kurabiyelerin yapışma riskini elemiş olursunuz. Çünkü zemini unlasanız bile kenarlara bastırınca hamur daha da inceleceği için hem şekilleri hem siniriniz bozulacak kurabiyeyi ordan kurtarmaya çalışırken. Hamuru 2-3 parçaya ayırıp açmamızın amacı tamamen işimizi kolaylaştırmak. Ben tek parça hamurun hakkından gelirim derseniz bu aşamayla uğraşmayın. 
Tüm kurabiyeleri bu şekilde hazırladıktan sonra 170 derecede ısıtılmış fırında hafifçe pembeleşene dek pişiriyoruz. Bu tarz kurabiyelerin pişme ölçütü genelde altları oluyor. Altları pişince tamamdır diyebiliriz. Bu da 25-30 dk'lık bir süre olacaktır zannımca. Yine de fırından fırına değişebileceğinden takip etmekte fayda var.
Bu ölçülerle 2 tepsi kurabiye elde ediyoruz. Kestiğimiz yuvarlakların birazcık büyüyeceğini hesap etmekte fayda var, sonrasında dev gibi kurabiyeler istemiyorsak. 
Kurabiyelerimiz soğuyunca üzerlerine pudra şekeri eliyoruz.

*Ben bu kurabiyeleri gevrek seviyorum. Pişirdiğim gün oldukça güzel ama ertesi gün yumuşamaya başlıyor. Bu kurabiyeler de öyle oldu. Böyle olmamasının bir yöntemi varsa da henüz ben keşfedemedim, bilginiz olsun.. 

*Yolunuza çıkan güzellikleri farketmenizi sağlayacak bir çift göz öyle kıymetli bişey ki, hayatınızdan eksilmesin...



24 Nisan 2014 Perşembe

Yoğurtlu Krep



Sabah krep yapma hevesiyle bi koşu mutfağa gitmek, malzemeleri çıkarırken dolapta süt olmadığını farketmek, yedek sütlerin durduğu yerden de hüsranla dönmek... Krep ve pankek tüm çocuklar için olduğu gibi benim kuzu için de bir numara. Yumurtası, sütü içinde; anneler için de bir numara. Kimi vakitler ilham perileri pek fısıldıyorlar kulağıma, uyduruk masallar anlatıveriyorum kuzuma. Ben ondan daha çok kendimi kaptırıyor olmalıyım ki bazen 3 boyutlu oluveriyoruz :) Sonra onun bir de tabak boyutu oluyor bizde :) Maviyle Lila onlar... Bugün içimden paylaşmak geldi onları da... 
Mutfakta çare de bitmez hikaye de... Sütsüz kalırsanız bir krep gününde, deneyin yoğurtlusunu. Lezzeti harika, hele ev yoğurduyla yaparsanız daha başka... 

Malzemeler:
1 yumurta
6 çorba kaşığı yoğurt
6 çorba kaşığı su ( eğer yoğurt ekşi değilse yoğurt suyu ekleyin)
1 çorba kaşığı sıvıyağ
5 çorba kaşığı un ( eğer size cıvık gelirse 1 çorba kaşığı daha ekleyebilirsiniz)
1/2 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı toz şeker ( yoğurt ekşiyse ekşiliğini alması için)

Yapılışı:
Önce yumurtayı elde hafifçe çırpıyoruz. Yoğurt, su ve yağı ekleyip yine karıştırıyoruz. Sonra diğer malzemeleri de ekleyip yine elde karıştırıyoruz. Bu işlem için ben el çırpıcısı kullandım. 
Hafifçe sıvıyağla yağlanmış bir tavaya birer kepçe dökerek pişiriyoruz. Bu ölçülerle 5-6 adet krep elde edebilirsiniz. Ben 20cm'lik bir tava kullandım. Her defasında tavaya biraz sıvıyağ koydum.
Kimi zaman harcın yarısına 1 tatlı kaşığı kakao ve 2 tatlı kaşığı şeker ekleyerek kakaolu krepler hazırlıyorum. ( Kullandığınız kakaonun markasına göre renk yoğunluğu değişebilir. Dikkat edeceğimiz nokta kakao'yu fazla kaçırıp acı yapmamak ve mutlaka biraz toz şekerle tatlandırmak) 

*Ben Mavi ve Lila'nın kuyrukları için en sona kalan krebin harcına tatlı kaşığının ucuyla pancar suyu ekledim, az koymama rağmen tadını beğenmedi kuzucuk. Benim pancarımın ev yapımı ve sarımsaklı olmasının payı vardır bunda sanırım. 
*Bir başka denememde krep harcının bir kısmına tarçın ilave ettim ve mis kokulu krepler elde ettim. Sıradaki hedefim vanilya eklenmiş krepler yapmak. ( Gerçek vanilya çubuğunun içindeki vanilya taneleriyle elbette, paketlerdeki sentetik tatlı vanilyaları hiç satın almıyorum) 

*Hayatınızdaki maviler çok olsun, derinliğinden korkmayın, derininize çekin...

19 Nisan 2014 Cumartesi

Scones




Kahvaltı bizim en önemli öğünlerimizden. Hep değişik olsun, farklı şeyler yiyelim isteriz kuzumla. Güne başlamak için güzel bir kahvaltıdan daha iyi bir fikir olabilir mi? Küçük yaşlarda edinmiş olduğum bu alışkanlığı çocuğuma da kazandırmış olmak mutluluk verici. 
Scone, tam olarak türkçeye çevirirsek kahvaltı çöreği olarak adlandırılabilir. Daha çok İngilizler tarafından tercih ediliyor. Kurabiye-ekmek arası bir şey. Özellikle sıcakken kaymak-reçel ikilisiyle muhteşem oluyor. Kurabiye gibi dedim ama tatlı değil, o yüzden kahvaltıda rahatlıkla ekmek yerine tüketilebilir. Tarif, Teri Roditi Aksel'in "Küçüktüm, Ufacıktım, Top Oynadım, Acıktım..." kitabından. Tavsiyemdir bu muhteşem kitabı edinin. Sadece tarif değil mutluluk da veren kitaplardan :) Ben buraya yazacağım ölçülerin yarısını kullanarak 1 tepsi dolusu scone elde ettim. (5 cm genişliğinde bir kurabiye kalıbıyla kestim) 1 yumurta yerine de 1 yumurta sarısı kullandım. Belki pazar kahvaltınızda biraz İngiliz esintisi istersiniz;

Malzemeler:
500 gr kabaran un ( ben Dr Oetker Sade Kekun kullandım)
1 çay kaşığı kabartma tozu
1/2 çay kaşığı tuz
1 çorba kaşığı pudra şekeri
100 gr küp küp kesilmiş tereyağı (yumuşak)
1 yumurta (çırpılmış)
250 ml yoğurt
Üzerine sürmek için biraz süt

Yapılışı:
Un ve kabartma tozunu bir kaseye eliyoruz. Pudra şekeri, tuz ve tereyağını ekliyoruz. Elimizle iyice karıştırıyoruz. Yumurta ve yoğurdu çırpıp unlu karışıma ekliyoruz, hamur kıvamına gelene dek yoğurmaya devam ediyoruz. ( Mikserle de yapabiliriz)
Hamuru büyük bir top haline getirip 3 cm kalınlığında açıyoruz. Yuvarlak bir kalıpla kesiyoruz. Yağlı kağıt serili tepsiye aralıklı olarak yerleştiriyoruz. Üzerlerine fırçayla süt sürüyoruz. 200 derecede ısıtılmış fırında 10-12 dk kadar altın sarısı olana dek pişiriyoruz. 
Mutlaka sıcak servis ediyoruz.

*Kahvaltının en güzeli insanın sevdikleriyle yaptığıdır, sevdiklerimiz yanımızdaysa kuru ekmek de güzel, sade çay da...



18 Nisan 2014 Cuma

Süt Reçeli



Aslında tarif eski ama denemeyenler için hala neee, süt reçeli mi? Sütün reçeli mi olurmuş kıvamında... Bazen düşünüyorum, şu beynimizde hangi nokta karar veriyor bişeyin olabilir olmasına. Yoo ben asla .... yapamam, yapmam dediğimiz her şey bir gün dikilivermiyor mu karşımıza bizzat bizim tarafımızdan yapılmış olarak? Ee günaydın efendim, hayatın cilvelerine hoş geldiniz :) Bunu karşımdaki birine söylüyorum gibi algılanmasın, en çok lafım kendime :) Denemeden, yaşamadan, yola çıkmadan bilemezsin... En büyük, en afilli lafları da hep başına henüz gelmemiş, henüz yaşamamış olduğu şeyler için eder ya insanoğlu, sonra seyreyle gümbürtüyü... Merhaba biz şu kadar zaman önce yapmam dediğiniz ... için gelmiştik, önden buyrun :)) Demem o ki, büyük lokmayı çaydı, ayrandı, suydu yutarsınız da büyük lafı yutması azcık zor oluyo ;) 
Neyse sütün de reçeli oluyomuş yani, hem de nefis oluyomuş. Enfes bir tatlı niyetine kaşıklayabilir, çocuğunuza gönül rahatlığıyla nutella yerine ekmeğin üzerine sürüp yedirebilirsiniz. Yapması zor değil, uzun. Dikkat edilmesi gereken birkaç şeye dikkat ettikten sonra hiç sorun yaşamazsınız. İnternette bulduğum tüm tarifleri inceledim, en basit anlatımı www.devletsah.com' da buldum, yine de kendi yaptığım şekilde yazıyorum buraya.

Malzemeler:
1 lt süt ( muhakkak güvendiğiniz bir sütçüden aldığınız sütü kullanın, kutu süt kullanmayın derim)
1 su bardağı şeker ( ben yarım bardak esmer şeker, yarım bardak toz şeker kullandım)
1 silme çay kaşığı karbonat

Yapılışı:
Sütü eğer sütçünüzden aldıysanız önden kaynatmış olduğunuzu varsayarak devam ediyorum; süt ve şekeri büyükçe bir tencereye alıyoruz. ( büyük tencere kullanın çünkü karbonatı eklediğinizde taşma ihtimali var) Kaynama noktasına geldiğinde karbonatı ekliyoruz, 1 saat boyunca 5 dakikada bir karıştırarak pişiriyoruz. Bunun için mutfaktan ayrılmayacağınız bir gün seçin ve gözünüzü ayırmayın derim. 1 saatin sonunda tenceredeki sütün hem azaldığını, hem renginin koyulaşmaya başladığını göreceksiniz. Ocağın altını ilk 1 saatte kısığa yakın orta ateş, sonrasında kısık ateş olarak tuttum.
Bu andan itibaren artık tencerenin başındayız ve sürekli karıştırıyoruz. Hayal kurun, müzik dinleyin, şarkı söyleyin, ama orayı terketmeyin :) 
Bu şekilde de yaklaşık 1 saat pişiriyoruz. Tenceremizde artık cıvık kıvamlı ve karamel rengine yakın bir muhallebimiz olmalı. 
1 lt sütten azıyla denemeyin çünkü 1 lt sütten elinizde bir nutella kavanozu kadar reçel kalacak. 
Sonra bu cıvık muhallebiyi kavanoza alıyoruz, tamamen soğuyunca kapatıp buzdolabına kaldırıyoruz. 2 ay buzdolabında saklayabiliyoruz. 

*Beyninize, haklısın şekerim ama ben buna bi şans vericem diyin en azından bu reçel için :) 
*Bu reçeli buzlu kahvelerde, kurabiyelerde, keklerde, tartlarda kullanabiliyoruz. Tabi bunu yaptığımız zaman eklediğimiz sıvı miktarını azaltmamız gerekiyor. 
*Beyninizle kalbinizin aynı anda istediği şeylerle dolu bir haftasonu olsun...


16 Nisan 2014 Çarşamba

Portakallı Girit Kurabiyesi



Mevsimi geçerken portakallı lezzetlere daha fazla yer vermeli sofralarda. Gerçi artık yazın da buluyoruz her sebzeyi ve meyveyi ama mevsiminde olanın kokusu, tadı bambaşka... Biraz anne kurabiyesi tadında, biraz ferah ferah... Zeytinyağlı olmasıyla annelerin kalbini fethetmeye 1 adım daha yakın... Kuzuların beğenmesi garanti bir kurabiye. Tarifi blogunu zevkle takip ettiğim Zeyno'nun Mutfağından aldım. Kendisine çok teşekkür ederim.
Bugünlerde siz de kendinizi enerjisiz ve yorgun hissediyor musunuz? Ay tutulması mıdır, bahar çarpması mıdır birçok arkadaşım bu durumdan şikayetçi, ben de... Nisan'ı atlatınca atabilecek miyiz bakalım bu yorgunluğu üzerimizden... Kurabiye kokusu her daim mutluluk verir, her evi mutluluk kokutur. Evimiz de sevdiklerimiz de bu kokuyla ısınsın...

Malzemeler:
1 su bardağı taze sıkılmış portakal suyu
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı karbonat ( birkaç damla limon suyuyla köpürterek ekledim)
5-6 su bardağı un ( bana 5 su bardağı yetti, bardağın boyu bile bunu etkileyebilir. Azar azar eklemekte fayda var)
1 portakal kabuğu rendesi
Kurabiyeleri bulamak için ilave toz şeker ( 1 çay tabağı kadar)

Yapılışı:
Tüm malzemeyi güzelce yoğurarak kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde ediyoruz. Ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak elimizle uzatıyoruz ve bir rulo elde ediyoruz. Bu ruloyu gül böreği sarar gibi şekillendiriyoruz ya da toplar halinde de bırakabiliriz. Her kurabiyeyi bir tabağa koyduğumuz toz şekere buluyoruz ve yağlı kağıt serili tepsiye aralıklı diziyoruz. 170 derecede ısıtılmış fırında beyaz kalacak şekilde pişiriyoruz. Altı pişince tamamdır, altını takip etmeliyiz. 

*Eğer anavatanımız çocukluğumuzsa ve oradaki mutluluk tüm hayatımıza ışık tutacak kadar kıymetliyse eminim kokusu kurabiye olurdu :) 




15 Nisan 2014 Salı

Pileli Börek ( Midye Börek)



Bugün hiçbir şey almama günü yapalım mı anne? Yapalım kuzum. Hiçbir şey almıycaksın ama hiiç. Tamam, anladım. Yeni bir çocuk dergisi çıktı 2 ay önce, adı DÜNYALI. Harika bir dergi, her sayfasını zevkle okuyoruz. Evet okuyoruz diyorum çünkü ben de zevkle takip ediyorum. Oradan öğrenmiş, Amerika'da her yıl Kasım ayının son Cumartesi günü birşey almama günüymüş. Bizim içinse aklımıza gelen her an uygulanabilecek bir güne dönüştü şimdiden. Eldekileri kullanmak, olanları değerlendirmek, yaratıcılığı birazcık alevlendirmek için birebir :) Evden çıktığımız anda gerekli gereksiz birçok şey alıyoruz, çoğunun farkında bile olmadan. Belki de haftanın sadece bir günü hiçbir şey almayarak bunun üzerine düşünebiliriz. Kendinize kahve almak bile yok :) Denemeye değer ne dersiniz? 
Aman bu böreği yapmak için bir şey almama gününü seçmeyin, yufkaları tek tek elde açarsınız vallahi :) Pileli börek diyen var, midye börek diyen var, büzgülü börek diyen var. Seçin, beğenin, adını siz koyun :) Lezzet olarak fazla değişik bir tat beklentisine sokmak istemem sizi. Ama şekil olarak oldukça havalı... Tarifi Lezzet dergisinin ilavesinden aldım. İlk denememde 1 su bardağı sıvıyağ ölçüsüne uydum ama bize oldukça yağlı gelen bir börek oldu. Siz azaltmak istemezseniz orijinal tarifteki yağ ölçüsü 1 su bardağı.

Malzemeler:
3 yufka
1 su bardağı su
1 türk kahvesi fincanı sıvıyağ 
200 gr beyaz peynir
Dilediğiniz kadar kıyılmış maydanoz ( ben kıyılmış ıspanak ekledim, o da güzel oldu)

Yapılışı:
Yufkaları 4 eşit üçgen parçaya bölerek toplamda 12 üçgen elde ediyoruz. Sıvıyağ ve suyu bir kapta karıştırıyoruz. Beyaz peynir ve maydanozu da karıştırıyoruz. 
Üçgenin sivri ucunu kendimize çeviriyoruz. Üzerine su ve yağ karışımından fırçayla sürüyoruz. Sivri uçtan yukarı doğru pile oluşturacak şekilde büzüyoruz. Bu aşamaları tek tek yukarda foroğraflı olarak görebilirsiniz. Yandaki kenarları aşağı doğru birleştiriyoruz. Üstteki geniş alana iç malzemesini koyuyoruz. Kenarları hafifçe içe katlıyoruz ve alttan başlayarak rulo şeklinde sarıyoruz. Ters çevirip yağlı kağıt serili tepsiye diziyoruz. Böreklerin üzerine de yağ-su karışımından sürerek 180 derecede ısıtılmış fırında üzerleri kızarana dek pişiriyoruz. 

*İlk denememde suyun bir kısmını yoğurt suyu olarak kullandım, bazı börekler pişerken coşkulu coşkulu kabardılar. Şekilleri tamamen bozulmadı ama tombullaştılar baya. Lezzetine katkısı oldu, aklınızda bulunsun.

*Hayatta almaya ihtiyaç duyduğunuz şeyler az, karşılıksız verebildikleriniz çok olsun...


14 Nisan 2014 Pazartesi

Limonlu-Portakallı Cheesecake


Peynir yemeyen ama cheesecake hastası kaç kuzu var etrafınızda? Benim de bir tane var :) Her dışarı çıkışımızda eğer yakınlarda bir cheesecake molası verme imkanımız varsa illaki yiyoruz. Favorimiz elbette limonlu. Vişneli ya da frambuazlıya da hayır diyemeyiz. Kısaca cheesecake severiz :) En güzeli şöyle sevdiklerimizi toplayıp kalabalıkta yemek... Yoksa bizim gibi git gel iki kişi tırtıkla dur bitmiyor bu cheesecake. Dilerseniz üstüne portakal suyu yerine yine limon suyu koyabilirsiniz ve portakal kabuğu rendesi de kullanmayabilirsiniz. Ama o portakal kabukları çok hafifletti cheesecake'in kremasını bence. Tarif karma bir tarif oldu. Taban ve kremasını bazı değişiklikler yaparak Filiz Zorlu'nun "Bizim Evde Pişenler" kitabından; limonlu üst kısmın tarifiniyse Portakal Ağacı'ndan aldım. 

Malzemeler:
Tabanı için:
1,5 paket Eti Burçak Bisküvi
100 gr tereyağı (eritilmiş)

Kreması:
400 gr labne (2 paket, Yörsan marka kullandım)
1 paket krema (200 gr)
3 yumurta
150 gr toz şeker
2 çorba kaşığı un
1/2 portakal kabuğu rendesi

Üstü için:
1 portakalın suyu
1 limonun suyu
2 yemek kaşığı nişasta
3 yemek kaşığı toz şeker
1/2 portakal kabuğu rendesi, 1 limon kabuğu rendesi ( arzuya bağlı)

Yapılışı:
Öncelikle tabanı hazırlamak için bisküvileri rondoda çekerek un haline getiriyoruz. Eritilmiş tereyağını ekleyerek yoğuruyoruz. 22-23 cm'lik kelepçeli kalıbın tabanına yağlı kağıt seriyoruz. Hazırladığımız bisküvili karışımı güzelce kalıba bastırarak yayıyoruz. Sonra kalıbı buzluğa kaldırıp bekletiyoruz.

Krema için kullanacağımız labneyi en az yarım saat önce tel süzgeçe koyup bekletirsek labnenin suyunu süzmüş oluruz ve harcımız gereksiz yere sulanmaz. 
Şeker ve peyniri mikserle çırpıyoruz. Kremayı ekleyip yeniden çırpıyoruz. ( buradaki çırpma asla kek gibi uzun süreli bir çırpma olmamalı) Yumurtaları teker teker ekliyoruz. Unu ilave edip çırpmadan sadece karıştırıyoruz. Portakal kabuğu rendesini ekleyip karıştırıyoruz. 
Buzluktan aldığımız tabanın üzerine bu karışımı boşaltıyoruz. Fırına sıcak su dolu bir kap koyuyoruz daha fırını ısıtırken. Cheesecake'imizin çatlamasını önlemiş oluyoruz böylece.
170 derecede ısıtılmış fırında yaklaşık 40-45 dk pişiriyoruz.( Fırından fırına bu süre değişebileceğinden mutlaka gözünüz üzerinde olsun.) Fırının sıcağında biraz beklettikten sonra dışarı çıkarıyoruz (15-20 dk) İlk çıkardığımızda hala oynuyo gibi görünebilir, bekledikçe kendini çekecektir. Soğuduktan sonra eğer bekleme şansımız varsa 1 gece, yoksa birkaç saat buzdolabında bekletiyoruz. 

Üst kısım için 1 limonu sıkıyoruz, 1 portakalı da sıkıyoruz. İkisinin suyunu da birleştiriyoruz ve üzerini suyla tamamlıyoruz. Toplamda 1,5 su bardağı sıvı elde edeceğiz. Portakal ve limon kabuğu rendesi, şeker ve nişastayı da ekleyip hepsini karıştırıyoruz. Karıştıra karıştıra pişiriyoruz. Biraz fokurdayıp koyulaşmaya başladığında olmuştur. Sonra soğumaya bırakıyoruz. Soğurken de arada karıştırıyoruz ki kabuk tutmasın.

Dinlenen cheesecake'imizin üzerine bu karışımı boşaltıyoruz. İyice soğuduktan sonra buzdolabında yeniden en az birkaç saat dinlendiriyoruz. 

*Aşamaları uzun gibi görünse de kolay aslında. Krema kısmını fazla çırpmamak, sadece karıştırmak, fırına su dolu bir kap koymak, aradaki bekleme sürelerine dikkat etmek ve mutlaka 1 gece buzdolabında dinlendirmek atlanmaması gereken aşamalar. 

*Dilerseniz kullanacağınız kelepçeli kalıbı yağlı kağıtla kapladıktan sonra dışını da 
alüminyum folyoyla kaplayarak garantiye alabilirsiniz. 

*Eğer cheesecake yemek kaçınılmazsa mutlaka buna suç ortağı bulun :) Mutlu haftalar olsun... 


11 Nisan 2014 Cuma

Kolay Yassı Ekmek



Görüntüsü bazlamayı andırsa da içinde maya olmadığı için çok çok pratik. Hatta yoğurma süresi bile o kadar kısa ki çayı demleyene kadar kahvaltıya yetiştirebilirsiniz. Tarif Jamie Oliver'ın. Mutfakta çocuklarla beraber yapmaya çok müsait. Hatta hamuru yapıp verin onlar açsınlar. Biz ne vakit kızımla bunu yapsak anne hadi şimdi televizyondayız ona göre anlat diyor. Öyle sevimli hallere bürünüyor ki televizyonda olduğumuzu unutup arada öpücüklere boğuveriyorum onu. Tabi hemen fırçayı yiyorum anneeeee televizyondayıızzz!!! Çok özür dilerim sevgili seyirciler bu tatlılığa karşı koymak pek kolay değil :) Anne kız eninde sonunda yemek programı yapacaz galiba. Mutfaktaki her beraberliğimizde adeta çekim modundayız, bu bir işaret mi acaba? 

Malzemeler:
350 gr kabaran un ( Dr Oetker sade kekun kullandım, yoksa şart değil, normal un kullanın)
350 gr doğal yoğurt
1 çay kaşığı kabartma tozu
Deniz tuzu
Açmak için ekstra un

Yapılışı:
Tüm malzemeyi sadece biraraya gelene dek yoğuruyoruz. Geleneksel ekmek gibi uzun yoğurma gerekmiyor. Sonra hafif unlanmış bir kaba alarak üzerini örtüp biraz bekliyoruz. (Bu bekleme süresinde merdanenizi, açmak için gereken unu vs hazırlayıp tavanızı kısık ateşte ısıtmaya başlayabilirsiniz. Hepi topu 3-5 dk'dan bahsediyoruz.)
Hamuru 2 parçaya bölüyoruz. Her bir parçayı da 6 küçük bezeye ayırıyoruz ( golf topu boyutunda)
Ben bazen 200 gr un 200 gr yoğurt ölçüsüyle yapıyorum ve 8 ekmek elde ediyorum. Bu ölçülerle 12 ekmeğimiz oluyor.
Bezeyi hafif düzleştirip unlu zeminde merdaneyle açıyoruz. (2-3 mm kalınlığında). Bıçakla her hamura 6 çizgi çiziyoruz. İsterseniz çizmeyebilirsiniz tabi. 
Sonrasında tavamızın ısısını yükseltiyoruz, ekmeklerimizi kuvvetli ateşte pişiriyoruz, eğer tabanı çizgili bir et tavası kullanırsanız ekmeklerde şık izler elde edersiniz. Ekmeklerimiz böylece hem kabaracak hem izlenmiş olacak. 
Pişen ekmekleri muhakkak temiz bir mutfak bezinin arasına çıkaralım, hem sıcak hem yumuşak kalırlar. Sonrasında sarımsaklı tereyağıyla fırçalabiliriz veya kahvaltı ya da akşam yemeğinde sade olarak tüketebiliriz. Çok yumuşak ve çok lezzetli bir ekmek lütfen bu haftasonu deneyin.

*Kendinden kendine bir yolculuk yapar insan, adına hayat denir. Hayat sevdiklerimizle mutlu olmak için çok fazla seçenek sunuyor aslında, seçip yapmak gerek sadece :)