31 Mart 2013 Pazar

Canım yemek yapmak istemiyor yemeği ve Caaanım limonata :)

Umarım resme bakıp fazla umutlanmadınız. Canı yemek yapmak istemeyen bir kadın ne pişirir? Tabi ki makarnaaaa... Herşey mi yakışır yahu şu makarnaya? Olmasaydı ne yapardık düşünmek bile istemiyorum. Samimi dostlarınızla bir öğünü rahatlıkla şölene çevirir bu makarna. Bana bugün böyle estiler, elbette hepimiz yapıyoruz, biliyoruz. Kısıtlı vakitlerde sofralarını da yetiştiren dostlarıma bir fikir olması açısından paylaşmak istedim. Bütün gün bir türlü yeterince eğlenemediğini düşünen kuzumu oradan oraya gezdirip gelince bana ince sızısıyla hüzünlü bir melodi çalan ayaklarımı mutfağa sürükleyerek anca bunu yapabildim. Sonra hiçbirşeyi unutmayan kuzucuk en tatlı sesiyle " aaa limonata yapıcaktık anne, sabah söz vermiştin" dedi. Siz siz olun, kafanız tamamen ayılmadan söz vermeyin :) Benim için verilmiş söz derhal yerine getirilmelidir. Bu vesileyle artık tatlı tatlı şehrimize teşrif etmiş olan bahar'a, sonrasında bizi bekleyen, çok özlediğimiz yaz'a  selam olsun diyerek miss gibi bir limonata yaptık. Bu güzel limonata tarifi için yine maharetli komşularımdan Feriha Ablacığıma teşekkür ediyorum.
Bir de alman pastası vardır ki onun, olayyy. En kısa zamanda paylaşırım inşallah...

Makarna malzemeleri:
1/2 pkt spagetti
220 gr kıyma
1 küçük soğan
Sarı, turuncu ve kırmızı yarımşar ince kıyılmış renkli biber
2 tane rondodan geçirilmiş domates
1 yemek kaşığı salça
1/2 çay bardağına yakın makarna suyu

Yapılışı:
Öncelikle kıymayı biraz zeytinyağında kavuruyoruz. Sonra arpacık soğandan az büyük, küçücük doğranmış soğanı ekliyoruz. Bir süre kavrulduktan sonra biberleri koyuyoruz. Çok öldürmeden biraz kavurup domates ve salçayı ekliyoruz. Bu sırada makarnalarımızı da kaynar tuzlu suya bırakalım. Suya makarnanın nişastası geçtikten sonra kıymalı sosa yaklaşık yarım küçük çay bardağı makarna suyu ekleyelim. Tv'de Jamie Oliver'in programında gördüğümden beri uyguladığım bu yöntem, hemen hemen her makarna sosuna hem güzel bir lezzet katıyor hem de sosumuzu güzel bir kıvama kavuşturuyor.
Damak zevkimize göre haşladığımız makarnayı yine biraz zeytinyağında çevirelim. Bu aşamadan sonra ister sosla makarnayı güzelce karıştırın. İster benim yaptığım gibi; makarnayı servis tabağına alıp ortasını hafif çukurlaştırarak bu çukura kıymalı sosu koyup, kenarlarına sarımsaklı yoğurt gezdirip, üzerine kıyılmış maydanoz serpin. Minik 
küpler halinde kızarttığım patatesleri de biraz serpiştirdim niye bilmem?! 

Limonata malzemeleri:
5 kalın kabuklu limon
1 su bardağı şeker
3,5 su bardağı su

Yapılışı:
Öncelikle limonların kabuklarını güzelce rendeleyelim. 2 yemek kaşığı şeker serpip elimizle güzelce mıncıklayalım. Limonların sularını da sıkalım. Limon suyunu da limon kabuğu rendelerine ilave edelim. Şekeri de koyup önce güzelce karıştıralım. Şeker eriyince kalan posalı kabukları da bu karışıma ekleyip 2-3 saat arada karıştırarak bekletelim. Sonrasında bu karışımı süzgeçten geçirelim, ellerimizi de kabukları güzelce sıkmak için kullanmaktan çekinmeyelim. Bu karışıma 3,5 bardak soğuk su ilave edip limonatamızı hazırlayalım. ( Bu aşamada isterseniz suyu eklemeden elde ettiğiniz limonata konsantresini dilediğiniz zaman su ekleyip tüketmek üzere dolaba koyabilirsiniz)
Su eklemeyi tercih ettiyseniz lütfen damak zevkinize göre tadarak bu eklemeyi yapın, çünkü kimi insan şekerli, kimisi daha az tatlı limonata tercih ediyor. 
Bizim yaptığımız gibi nane yaprakları ve çilekle süsleyip afiyetle için..

* Mevsim ne olursa olsun sizin modunuz hep baharda olsun :))



30 Mart 2013 Cumartesi

Cipsli Tavuk

Kolay mı kolay, pratik mi pratik, çocukları cezbeder mi cezbedeer... Eğer bir tavuk severseniz bu tarifi mutlaka denemelisiniz. Yıllarca güzel bir komşuluğu paylaştığımız, sonrasında taşınmasına rağmen hiç kopmadığımız canım Evren Ablamdan öğrendiğim bu yemeği her pratik yemeğe kaçışımda onu da sevgiyle anarak yaparım. Artık 70 yaşını devirmiş olan ve yenilikçi damak tadına pek de açık olmayan babamın bile zevkle tükettiği, arada bizzat kendisinin talep ettiği bir yemektir kendisi. İçindeki cips'e, aşırı tüketen bir çocuğum olmadığı için çok takılmam ben. Daha değişik baharat aromalı cipslerle denenirse nasıl olur bilemiyorum, deneyenler olursa beni de bilgilendirsin lütfen. 
Göğüs etiyle yapılmasını fazla öneremiyorum, çünkü kuru bir yemek. Ölçüleri arttırıp bütün tavuk kullanarak rahatlıkla misafirlerinize de ikram edebilirsiniz. Bütün tavuktaki göğüs eti damağınızı fazla rahatsız etmez. Yine de çok kuru olmasın derseniz baget kullanın. 
Tek başına öyle aman aman doyurucu olmayacaktır, ille de yanıma birini isterim diye tutturur, yalnız bırakmayın derim :) 
Cips kullandığımız için tavuğun haşlama suyuna da fazla tuz atmayın derim. Cipsin tuzu yeterli geliyor. Tavuğunuz zaten pişmiş olduğu için sadece üstü kızarana kadar fırınlayacağımız bu yemek tam bir zaman dostu.
Haydi birgün de bu pratik yemeği yapıp kalan vaktinizle kendinizi ödüllendirin :)

Malzemeler:
(Benim vereceğim ölçüler 2-3 kişiliktir. Fazlası için ölçüyü 2 katına çıkarmanız gerekir)
5 adet tavuk baget ( Benim kullandıklarım çok büyük bagetler değildi. Paket 354 gr'lık bir paketti)
1/2 kutu krema
1 ajda çay bardağı dolusu kırıklanmış sade patates cipsi( ben ruffles kullandım)
İsterseniz biraz karabiber ve pulbiber

Yapılışı:
Tavukları, suyuna 1 küçük soğan atarak haşlayalım. Soğuyunca elimizle tifterek çok minik olmayan parçalara ayıralım. Cipsi bir buzdolabı poşeti içinde elimizle ezerek iri parçaları da kalacak şekilde kırıklayalım. ( parçalanmış haliyle 1 ajda çay bardağı dolusu cipsimiz olacak) Kremayla buluşturduğumuz tavuk-cips karışımını nazikçe karıştırıp kaşığın sırtıyla bastırarak düzgün bir görünüme kavuşturalım. Karıştırırken nazik olalım ama kremanın her yere düzgünce karışmış olduğundan da emin olalım. Baharatları da arzunuza göre ekleyebilirsiniz. 190-200 derecelik fırında üzeri kızarana kadar 15-20 dk fırınlayalım. 
*Düzgün dilimler halinde çıkaramazsanız üzülmeyin, kaşıkla çabucak düzeltebiliyorsunuz. Çocukların zevkle tükettiklerinden emin olabilirsiniz.
* Her daim herşeye yeten zamanlarınız bol olsun :)

28 Mart 2013 Perşembe

Taze domatesli kıvamlı şehriye çorbası

Çorbalar kışın sofralarımızın baş tacı. Aklınıza gelebilecek herşeyin çorbasını yapabiliyoruz. Kimi zaman tek başına yetiyor bizi doyurmaya, kimi zaman küt diye ayağa kaldırıyor en ateşli hastalıklardan. Tavuk suyu, et suyu, sebze suyu hepsi ayrı bir lezzet ve şifa katıyor çorbalarımıza. Ne uydur kaydır çorbalar yaptım bugüne dek bir bilseniz, neleri katıp karıştırdım da ne sebzeleri fark ettirmeden yedirdim :)
Yine de bu çorba zirve yarışını bırakmıyor, ister tavuk suyuna yoğurtlu yapayım ister domatesli, kuzu her daim zevkle yiyor. Çok duru suya yapılmış çorbaları pek sevmiyoruz galiba ikimiz de, hep biraz kıvamlı olsun istiyoruz. Yine de her nasıl yapılmış olursa olsun çorba daima ısıtır içimizi. Bizim de çorba dünyasında bir tuzumuz olsun istedik, burada paylaşıverdik :)

Malzemeler:
5 adet çeriden biraz büyük domates( toplam 258 gr geldiler ve rondodan geçirdikten sonra tam 1 su bardağı dolusu domates pürem oldu)
2 çorba kaşığı un
3 su bardağı su ( tavuk suyu da olabilir, hatta süper olur)
2 çorba kaşığı tel şehriye
Zeytinyağı, tuz

Yapılışı:
Domatesleri kabuklarıyla rondodan geçiriyoruz ve 1 su bardağı dolusu domates püresi elde ediyoruz. Bu püreyi zeytinyağında pişiriyoruz, rengi şeffaflaşıp suyunun bir kısmını da kaybettiğinde unu ekleme vakti gelmiştir. Unla da biraz çevirdikten sonra, suyunu azar azar ekliyoruz. Eğer topak topak olursa üzülmeyin, 1 taşım kaynattıktan sonra şehriyeyi eklemeden hemen önce blender'dan geçirirsiniz olur biter. Sonrasında şehriyeleri bu mis gibi domates kokan suya salıyoruz ve arada karıştırarak yumuşayana kadar pişiriyoruz. Ben içine anneciğimin elleriyle kuruttuğu kuru naneden de 1 tutam ekledim, sevmezseniz eklemeyebilirsiniz. 
Ben salça koymayı tercih etmedim, ama koyu kırmızı bir çorba isterseniz 1 yemek kaşığı domates salçasını domatesin kavrulma aşamasından sonra ekleyebilirsiniz.

* Şekilden şekile soktuğum çorbaların 1 numarasında yer alan bu şehriye çorbasını kim bilir daha ne makyajlarla göreceksiniz burada :) Neyse ki sevmeyeni yoktur onun ..
* İçinizi ısıtan sıcacık bir tas çorba gibi sizi ısıtan insanlar sofranızdan da hayatınızdan da eksik olmasın... 

Yufkasız Pırasa Böreği

Şükürler olsun ki sebzeleri sorunsuz yiyen bir çocuğum var, buna pırasa da dahil. Lakin ben pırasayı aynı şekillerde pişirmekten sıkıldım. Size de olur mu? Yeni birşey deneme isteği kalbinizin kapısını pıt pıt pıt tatlı tatlı çalar, tüm kitaplarınıza bakar, internette dolanır, sonra gider bambaşka bir ilhamla ortaya birşey çıkarıverirsiniz. Böyle anlarda kalbinizin fısıltılarını dinlemek sizi mutlaka leziz birşeylere götürür. Bana da öyle oldu, aradım taradım; en büyük ilhamı www.portakalagaci.com 'dan aldım. Orada bambaşka bir tarif var, dilerseniz onu da deneyebilirsiniz, eminim leziz olacaktır. Verdiği ilham için Hatice hanıma teşekkür ederim.
Tek lokmada çocuğuma maksimum sebzeyi yedirebileyim diye havuç ve patates de ekledim. Pırasa sevmeyenleri de cezbedebilecek bir lezzet olduğunu düşünüyorum. Biz akşam yemeğinde tükettik, rahatlıkla çay ikramı da olur. Kış bitmeden en azından  bir kerecik de böyle deneyelim değil mi? Benimki bir kereyle kalmıycak, o belli oldu :)

Malzemeler:
6 sap pırasa ( sadece içi dolu dolu olan kısımlarını doğradım, yani yemyeşil uç kısımlarını kullanmadım)
1 rendelenmiş havuç
1 orta boy patates ( çiğden incecik ve minicik küpler halinde kesilmiş)
2 yumurta
3 yemek kaşığı mısır unu
Zeytinyağı, tuz
Arzu ederseniz pulbiber, karabiber
Üzerine serpmek için biraz rendelenmiş kaşar

Yapılışı:
Pırasaları incecik doğrayalım. Biraz zeytinyağında üstü kapalı olarak ve arada karıştırmayı unutmayarak kavuralım. Tam pişmeden havuç ve patatesi de ekleyip yine arada karıştırarak pişirelim. Tuzunu damak zevkimize göre ayarlayalım. (Patatesleri gerçekten minik doğramalıyız ki malzemenin içinde göze batıp kendilerini tuhaf hissetmesinler :)) Sotelemede kullandığımız zeytinyağında cimri olmamakta lezzet açısından fayda var. 
Bu harç biraz ılınınca hafif çırpılmış yumurtalar, istediğiniz baharatlar ve mısır unuyla buluşturalım. Hafifçe yağlanmış küçük kare bir kaba ( benimki 20 cm'lik bir kaptı), bu harcı güzelce döşeyelim. Rendelenmiş kaşarı da serpiştirip 170-180 derece ısıtılmış fırında üzeri kızarana dek pişirelim.
* Börek gibi dilimleyip hafif ılıkken tüketin, lezzeti gerçekten çok güzel.
* Canım annem, küçükken o pişirdiğinde yemeyip teyzemde afiyetle mideye indirdiğimiz yemeklerin arasında ilk sırada hep pırasayı anlatır.  Hatta teyzemden " Sen bu çocuklara hiç yemek yapmıyo musun" diye fırça bile yemiş bizim yüzümüzden. Oysa ki çalışan bir kadın olarak 1 gün kahvaltısız, yemeksiz bırakmadı bizi. Bak kızına; yemediği pırasaya aşık olmakla kalmadı bi de utanmadan yeni yeni tarifler deniyor. Tüm nazımız sanaymış :) 
* Yemeklerinizi nazlanmadan yiyenleriniz çok olsun :))

Portakal pelteli kek

Portakalın belki de en çok yakıştığı kek.. O miss kokuyu size nasıl tarif etsem bilemedim. Tazelik, zindelik kokan enfes bir kek.. Güzel bir komşuluğun olduğu, çok marifetli komşuların yaşadığı güzel eski evimi hatırlatan; görüntüsüyle de tadıyla da içimde oluşan o burukluğu unutturan kek... O marifetli hanımlardan Jale Abla'dan öğrenmiştim bu keki. Aralarındaki en genç nesil olarak çok şey öğrendim onlardan, burada paylaştıkça siz de tanıyacaksınız onları, mutlu sohbetlerimize eşlik eden tatları hep birlikte anacağız...
Hepsine en derin sevgilerimi bu miss portakal kokusuyla gönderiyorum...
Normalde 22 cm'lik kelepçeli kalıpta bütün olarak pişirdiğim bu keki bugün kuzucum daha rahat yesin diye muffin kağıtlarında pişirdim. Her zaman görüntüsü de tadı kadar muhteşem olan bu kek, kağıtlarda baya havalı bir görüntüye kavuştu. Lezzeti ise her daim aynı.. Sosu soğurken keki fırına atıvericeksiniz, çıkınca iki sevgiliyi buluşturacaksınız. Kavuşmaları onlar kadar sizi de mutlu edecek. Deneyin, güzel komşularınız varsa akşamüstü çayında beraber paylaşın, komşuluk çok güzel ve önemli birşey, yeri geldiğinde annenizden daha çabuk yetişip size derman olabilen komşularınız varsa çok şanslısınız. Bunu kutlamalısınız. Buyrun mutfağa;

Malzemeler:
3 yumurta
7 yemek kaşığı toz şeker
1 su bardağından 2 parmak eksik sıvıyağ
7 yemek kaşığı un
1 pkt kabartma tozu

Sosu için:
2 portakal kabuğu rendesi
2 portakalın suyu(1 su bardağına yakın portakal suyu oluyor)
6 yemek kaşığı toz şeker
1 dolu tatlı kaşığı mısır nişastası( 3 tatlı kaşığı suyla ezin)

Yapılışı:
Öncelikle sosu hazırlıyoruz. Portakal kabuğu rendelerini üzerini biraz geçecek suyla 1 taşım kaynatıp bu acı suyu tel süzgüyle süzerek atıyoruz. Suyu süzülmüş portakal kabuğu rendesinin üzerine portakal suyunu ve şekeri koyup bir taşım daha kaynatıyoruz. Suyla ezilmiş nişastayı da ekleyerek kıvamlanana kadar pişiriyoruz. Kıvamlı ama hafif akışkan bir sosumuz oluyor. Sosu soğumaya bırakıyoruz.
Kek için önce yumurtalar ve şekeri iyice çırpıyoruz. Sıvıyağı koyup yine çırpıyoruz. Un ve kabartma tozunu birlikte eleyip düşük hızda karıştırıyoruz. Elle de biraz karıştırıp havalandırıyoruz. 
İster 22 cm'lik kelepçeli kalıpta bütün olarak, ister muffin kağıtlarına paylaştırarak 170 derecede ısıtılmış fırında 20-25 dk pişiriyoruz. Fırınınız daha çabuk pişirebilir, daima takipte kalın.
Sıcak kekin üzerine soğuk sosu güzelce yayıyoruz, ister ılık ister soğuk tüketebilirsiniz, her haliyle muhteşem. Sonrasında dolapta tutmak iyi olur, tabi kalırsa :)
Kek kokulu evleriniz, güzel komşularla şenlensin :)

27 Mart 2013 Çarşamba

Kayseri Yağlaması

Eveeet, yapması biraz el oyalayıcı, eveeet çok kalorili ama Kayseri Yağlaması için hepsine değer doğrusu. Çok becerikli tüm yağlama ustası hanımların affına sığınarak kendimce tarif etmek isterim yağlamayı :) Tüm kalabalık sofraların baş tacı, misafire yapılan en gözde ikram( mantıdan sonra tabi), resmen belli aralıklarla aş erilen bir yemek. 
Biz öğrenci evlerimizdeki kısıtlı imkanlarımızla bile çok kereler yapıp paylaşmışızdır güzel dostlarımla üniversite yıllarımızda. Ahh geri gelmeyen o zaman yok mu, neyse, bu sulara şimdi dalmayalım :)
Temel olarak az mayalı yumuşak bir hamurdan yapılmış lavaş ve hafif sulu bir kıymalı harcın buluşması olan bu enfes lezzet, üzerine dökülen sarımsaklı yoğurtla adeta taçlanır.
Hamuru yoğururken içine kattığımız zeytinyağı beni hep gülümsetir, çünkü güzel anneme ne zaman bugün yağlama yapıcam desem "hamura zeytinyağı koymayı unutma" der. Bunu yaptığımızda hamur dişimizle kavga etmiyormuş :) Ve hamurumu oluşturmaya başladığımda elim zeytinyağına uzandığında annemin sesi çınlar kulaklarımda, onun kadar lezzetli yapamıyorum henüz ama en azından hamura zeytinyağı koymayı unutmuyorum :)
Benim yaptığım ölçüyle yaptığınızda 12 adet lavaş yada Kayseri deyişiyle şebit elde ediyorsunuz, bu da 3-4 kişiyi rahatlıkla doyurur. Hamurları yemek tabağı büyüklüğünde açıp elektrikli sac ya da yağsız olarak teflon tavada pişiriyoruz. Bu durumda teflon tavanıza sığacak kadar açın. 24 cm'lik bir tava tamamdır zannımca.
Haydi bakalım kolları sıvayalım, güzel bir lezzet için biraz mutfağımızı dağıtalım :)

Malzemeler:
Hamur için:
4,5 su bardağı un
1 dolu tatlı kaşığı toz maya
3 yemek kaşığı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı tuz
1,5 su bardağı su( unun cinsine göre değişebilir, siz dikkatli ekleyin. Az gelirse azar azar eklemeye devam edin)

Yapılışı: 
Unu toz mayayla harmanlıyoruz. Sonrasında zeytinyağı, tuz ve su ilavesiyle elimize yapışmayan, yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Üzerini kapatıp ılık bir yerde minimum 1 saat dinlendiriyoruz. ( güzel dinlenmiş hamur rahat açılır). 
Sonrasında mandalina büyüklüğünde bezeler hazırlayıp üzerlerine un serperek tabak 
büyüklüğünde açıyoruz. Aşırı ince ya da çok kalın olmayacak şekilde açmalıyız.

Yağsız tava yada elektrikli sac kullanarak hamurlarımızı arkalı önlü yakmadan pişiriyoruz.
Pişirdiğimiz hamurları mutlaka anne usulü temiz mutfak bezine sarıyoruz, üstü kapalı muhafaza ediyoruz.

İç harcı:
400-450 gr kıyma
2 orta boy soğan (küçücük doğranmış)
2-3 ince doğranmış yeşil biber
2-3 rendelenmiş domates yada ona denk gelecek domates sosu
1 yemek kaşığı salça
2 su bardağı su
İnce kıyılmış birkaç dal maydanoz
Tuz

Yapılışı:
Önce kıymayı az zeytinyağında kuvvetli ateşte biraz çeviriyoruz. Soğan ve biberleri ekleyip pişirmeye devam ediyoruz. Domates ve salçasını ilave edip kokusu çıkana kadar tekrar pişiriyoruz. 2 bardak suyu ekleyip altını en kısığa getirerek harcın lezzetinin iyice bütünleşmesi için pişmeye bırakıyoruz. En son aşamada ince kıyılmış maydanozları atıyoruz. -Tuzu damak zevkimize göre ayarlayalım.-

*Derince bir fırın kabına yada bir tepsiye  önce bir lavaş/ şebit koyuyoruz, üzerine harç malzemesini güzelce yayıyoruz, üzerine yeniden bir lavaş koyuyoruz ve yeniden harç malzemesini yayıyoruz. Tüm malzememiz bitene kadar bu işleme devam ediyoruz, en üstteki lavaşımız da dahil olmak üzere hepsini üstüste yağlıyoruz.
Yağlamayı 4'e kesip, sarımsaklı yoğurt, pulbiber ve isterseniz maydanoz eşliğinde servis 
ediyoruz.

* Siz daha fazla yapmak isterseniz 15 taneden fazlasını üstüste yağlamayın derim, çok hamur olmasın.
* Sulu bir harcımız olsa da vıcık vıcık bir yağlama istemeyiz, yeterince malzeme koymanız yeterli, her yerini ıslatmak için çabalamayın, üstüste birbirlerini yumuşatıyorlar.
* Yağlama işlemi bitince 2 dk sonra bile servis edicek olsanız üstünü azıcık kapatın, annemin taktiklerinden biri daha :)  Yumuşacık oluyorlar.
* Benden bu kadar, bir mutfak acemisinin elinden yağlama bu kadar oluyo, gerisi sizin maharetinize kalmış. Aman hamura zeytinyağı koymayı unutmayın :))))


Peynir yediren kahvaltı ekmeği

Kahvaltııı, sen ne güzel bir şeysin. Kahvaltı yapmaya da güzel dostlarla paylaşılan kahvaltı sofralarına da bayılıyorum. Kimi zaman alelacele geçiştirmek durumunda kalsak da keyif yapma imkanı olan hiçbir fırsatı kaçırmamalı :) 
Benim minik, peynir yemiyor. Erimiş olarak herşeyin içinde tüketse de anne memnuniyetsizliğim her daim aralık kapıdan " peynir yemiyooor" diye fısıldıyor. Ona peynir yedirebileceğim hiçbir fırsatı kaçırmıyorum. Omletti, pizzaydı, puaçaydı artık allah ne verdiyse... Kendisi büyüyünce yiyecekmiş ancak prensip olarak çocukken yemeye karşı! Son anına kadar uyuyarak geçirdiği bu sabah gibi sabahların benim için kurtarıcısıysa ekmeğin üzerine hemencecik tüm kahvaltı bileşenlerini son santimetrekaresine kadar döşeyebildiğim ekmek üstü atıştırmalıklar. Hep kaşar tarzı peynirleri tercih ettiğim bu atıştırmalıklarda bugün devrim yaptık :) Eveettt caaanımm ezine peyniriyle hazırlanmış bu ekmekcikler şimdi kuzunun midesinde.. Ohhh anne memnun, kuzu doymuş, daha ne olsun! 
Daha önce burada paylaşmış olduğum "kolay ekmek" tarifine bayıldığını belirtmiştim. Onun için bu ekmeği sık sık yapar oldum. Burada size gülümseyerek poz veren ekmekler de ta kendileri :) 
Ev yapımı ekmeğe beyaz peyniri döşeyip kuzuma yedirmişim, benimle aynı dertten muzdaripseniz diye sizinle de paylaşmak istedim. Tüm kahvaltı tek tabakta, tek lokmada mideye gitsinciler için üst malzemede herşeyi kullanmak serbest. Ben keşke zeytin ve tatlı biber de koysaydım diye hayıflansam da şansımı ilk sefer için fazla zorlamadım. Ama bu zorlamayacağım anlamına gelmeeezzz :)))

Malzemeler:
7-8 dilim ekmek( benim ekmeğimin dilimleri ancak baget dilimleri kadar gelir belirteyim)
1 kalın dilim ezilmiş beyaz peynir
1 yumurta
1 küçük domates
Biraz kıyılmış maydanoz

Yapılışı:
Önce yumurtayı çatalla güzelce çırpın. Ezilmiş peyniri ekleyip iyice karıştırın. Diğer malzemeleri ve çocuğunuz seviyorsa baharatları da ekleyin. Tuzu peynirin tuz durumuna göre dikkatli kullanın veya hiç kullanmayın.
Bu karışımı güzelce ekmeklerin her santimine döşeyin. Sadece ızgarasını çalıştırdığınız 180-190 derecelik fırında peynirler eriyene dek pişirin. Sonra zevkten bayılarak kuzunuzun yemesini izleyin :)

* Bu ekmekler sucuk veya sosis ilavesiyle dost çaylarına da güzel eşlik eder diye düşünüyorum.
* Mutlu bir kahvaltı, mutlu bir gün demek. Mutlu bir günse mutlu bir insan.. Her zaman sahip olabileceğimiz bu keyif aslında hayatımızın temel taşı, kahvaltıyı yabana atmayın, hayatınızın temel taşı hep mutluluk olsun...

26 Mart 2013 Salı

Şekerli Börekcikler

Bazen mutfakta hızlı olmak gerekiyor. Herşey öyle bir üst üste denk geliyor ki, kendinizi motor takmış oradan oraya koştururken bulabiliyorsunuz. Eviniz mim, ikramlarınız inci gibi dizilmiş beklerken kimse gelmiyor, ne zaman ki azıcık kaytardınız; hoop misafir :) Hepimizin başına gelmiştir öyle değil mi? Ve böyle zamanlarda kişisel hız limitlerinize siz bile şaşabilirsiniz. Gözünüzde büyütüp durduğunuz herşeyi pıt diye yapıp üstüne süslenebilmeniz size anlık bir madem bunları bu kadar çabuk yapabiliyodum niye saldım ki düşüncesi yaşatır. 
Evet yalnız değilsiniz, hepimiz zaman zaman yaşıyoruz. Kişisel tatlı tembelliklerimiz, üşengeçliklerimiz olmasa böyle şip şak tarifler nasıl gelişecek? 
Tarif kızımın sınıfında fenomen olmuş, meraklı prensesim bana nasıl yapıldığını kendince anlattı, yine de sevgili sınıf annemiz Pınar'dan tarifini almayı ihmal etmedim. Pınarcım tekrar teşekkürler, hayatımıza leziz bir tatlı kaçamak kattın :)
Bizi tanıyanlar şimdi içlerinden armut dibine düşermiş diyodur eminim, kızıma bak tarif marif almalar, bana anlatmalar ;) Buzdolabına asmış olduğum bir limonata tarifi var ki kendisinin, görmelisiniz. Yapıp burada paylaşıcam mutlaka, içine konan en değerli içeriği "gizli sır" başlığıyla vermiş, ama sizinle paylaşsam eminim kızmaz:)
Tarif kolay olunca çenem düştü, evinde her daim milföy bulunduranlardansanız ister ani gelen misafirlerinize, ister çocuğunuzun yanına atıştırmalık olarak, ister okuldan aç kurtlar gibi geldiğinde, ister ona minik bir sürpriz yapmak istediğinizde, isterseniz yalnızca kahve keyfinizi şenlendirmek için kendinize bu tatlı atıştırmalığı 2 dakikada kahve suyunuz kaynayana kadar yapın. Kendinizi şımartmayı asla ihmal etmeyin.

Malzemeler:
Dilediğiniz sayıda milföy
Su
Toz şeker

Yapılışı:
Kare bir milföy parçasını kesilebilir kıvama gelene dek oda sıcaklığında bekletiyoruz. Sonra tam 5 parçaya kesiyoruz. İnce dikdörtgenlerimiz oluyor böylece. Her parçaya fırçayla su sürüyoruz, bu suyun kurumasına izin vermeden üstüne bol toz şeker serpiyoruz.
170-180 derece ısıtılmış fırında hafif kızarana dek pişiriyoruz. Sonra afiyetle yiyoruz.

* Üstüne tarçın yakışır bence. Bir daha sefere böyle deneyeceğim. Hayal gücümüze çok ilham veren bir tarif bu, düşünsenize neler neler yapılabilir böyle, denedikçe paylaşacağım.
* Milföye bu sade çıtırlığın bu kadar yakışacağını düşünemezdim, milföye karşı mesafeliyseniz, bunu kırma zamanı. Mutfaktaki cesaretiniz ve renkliliğiniz tüm hayatınızı kaplasın....

25 Mart 2013 Pazartesi

Cheesecake brownie

Çikolata birçok insan için mutluluk sebebi öyle değil mi? Can sıkıntısına, depresyona iyi geldiği; mutluluk hormonu bile salgılanmasına yardımcı olduğu söylenir. Artık ne kadarı hangi çikolata için gerçek, ne kadarı şehir efsanesi bilemiyorum. Benim herhangi bir çikolata düşkünlüğüm yoktur. Hatta aşırı ve yoğun çikolata benim içimi bayar. Yine de brownie her zaman zevkle tükettiğim bir tatlı çeşididir. Vardır ya hepimizin illaki bir brownie tarifi :) Kimsenin brownie'si kimseninkini dövmez ama çünkü hepsi de güzel ve lezzetli olur.
Tarifin aslını feyzainthekitchen.blogspot.com'da bulabilirsiniz. Feyza hanıma tabi çok teşekkür ederim öncelikle, çünkü bugüne kadar karşılaştığım tariflerin içinde en kolay uygulanabilir olanı onunkiydi. Onun yaptığı çok daha yoğun çikolatalı versiyonu, ben kendi anladığım ve uyguladığım halini anlatıcam. Ne de olsa tüm bildiğimiz karşımızdakinin anladığı kadar öyle değil mi? Buyrun benim anlayabildiğim kadarıyla cheesecake brownie:
Ölçüler gramla olduğu için üzgünüm, ama ilk kez uyguladığım için ben de gramla ölçtüm. Temel olarak 200 ml olan bir bardağınız varsa cup ölçüsü yerine onu da kullanabilirsiniz.

Malzemeler:
Brownie kısmı:
150 gr tereyağı yada margarin
120 gr parçalanmış bitter çikolata(ben nestle'nin pasta çikolatasını kullandım, 1 pkt)
2 yumurta
140 gr pudra şekeri (2/3 cup)
190 gr un(yaklaşık 1 cup)
65 gr (1/4 cup) yoğurt

Cheesecake kısmı:
1 yumurta
75 gr pudra şekeri(1/3 cup)
1 pkt(200 gr) oda sıcaklığında labne

Yapılışı:
Önce yağ ve çikolatayı küçük bir sos tenceresinde çikolata akışkan hale gelene dek en kısık ateşte eritiyoruz. Soğuması için 5 dk kenara alıyoruz. 2 yumurtayı çırpıyoruz, pudra şekerini ekleyip yine çırpıyoruz. Çikolatalı karışımı ilave edip yine çırpıyoruz. Yoğurt da ekliyoruz, karıştırıyoruz. En son un ekleyip iyice özleşene dek karıştırıyoruz.
Diğer tarafta ayrı bir kapta labne ve pudra şekerini çırpıp 1 yumurtayı ilave ediyoruz, diğer karışımdan daha sıvı oluyor merak etmeyin.
Büyük kare borcama yağlı kağıt seriyoruz. Önce brownie kısmını yayıyoruz, üzerine labne kısmını koyup çatalla hamurda helezonlar oluşturup mermer deseni elde ediyoruz. Çok dipten bir karıştırma değil ancak çok yüzeysel de olmasın.
170-180 derece ısıtılmış fırında 20-25 dk pişiriyoruz.

* Evet ben de fırına verince aaaa kabartma tozu koymaddıkkk nolcak şimdi dedim! Ama yeterince kabardı. Zaten kabarık bir kek değil cheesecake kıvamlı bişey yaptığımız için endişeye mahal yok. Yumurtaları güzel çırpmak yeterli.
* Bu haliyle de çok yoğun çikolatalı, tarifin aslında 300 gr çikolata var, bence bu kadar yeter ama bana yetmez derseniz tarifin aslını uygulayın, az çikolata koyunca unu da azalttım ben haliyle.
* Çikolata severlerden tam not aldı, hatta yaz helvasına benzetildi. Denemeye değer. Çikolatayı her zaman keyif için yemeniz dileğiyle....

22 Mart 2013 Cuma

Pofuduk Açma

Yumuşacık, çabucak toparlanan bir hamur, evi saran enfess kokusu. İlk ısırıktaki o pofuduk yumuşaklık... Daha ne anlatsam bilmem ki, kendisi başlı başına mutluluk sebebi.. Çok zaman bekleme zamanlarından çalıp aceleye getirip atsam da fırına, asla mahcup etmedi beni. Tarif klubem.blogspot.com 'dan. Pınar hanım sağolun, hayatıma muhteşem bir açma soktunuz, yıllardır severek pişiriyorum.
Siz siz olun, yine de bekleme sürelerine uymaya gayret edin. Bu tarifin beklemekten gayrı bir zorluğu da yok bilesiniz...

Malzemeler:
1 pkt yaş maya( ben yıllardır dr oetker kuru maya ile yapıyorum)
4 yemek kaşığı toz şeker
1,5 tatlı kaşığı tuz
1 su bardağı ılık süt
1 su bardağı ılık su
1 su bardağı sıvıyağ(ben zeytinyağı kullanıyorum)
Aldığı kadar un( benimki 5,5 su bardağı aldı)

Üzerine:
1 yumurta sarısı, susam
( artan yumurta beyazını ister hamura ilave edin, ister beze yapın)

Yapılışı:
Mayayı şekerle birlikte sütün içinde bekletiyoruz. Hafif köpürene ve çözülene kadar. Sonra su, sıvıyağ, tuzu ekliyoruz. Unu azar azar ekleyerek ele yapışmayan yumuşacık bir hamur elde ediyoruz. Üzerini örterek 1 saat mayalandırıyoruz.
Sonra cevizden biraz büyük parçalar alıp elimizde çubuk haline getiriyoruz. Bir ucunu kendimize doğru, diğer ucunu ters yönde burarak açma kıvrımlarını elde ediyoruz. Ve uçları birleştirip bir halka oluşturuyoruz. Yağlı kağıt serili tepsiye aralıklı olarak diziyoruz. 1 saat daha mayalandırıyoruz.( istersek 50 derecede ısıtılmış fırında) Bu aşamada iyice kabaracaklar, şekilleri muntazam değil diye üzülmeyin, toparlayacak. Hamurlarımızı söndürmeden yumuşak bir şekilde yumurta sarısını sürüp susam serpiyoruz. 180-190 derece ısıtılmış fırında kızarana kadar pişiriyoruz.

* Açma açma, söyle bana; senden pofuduğu var mı dünyada? 

21 Mart 2013 Perşembe

Sakızlı Muhallebili Kurabiye

Eğer bir sakız severseniz, bu kurabiyeyi mutlaka deneyin. Eğer kokusuna bile tahammül edemeyenlerdenseniz aman başka bir tarife geçin, çünkü evinizi misss gibi bir sakız kokusu saracak. Tabi benim için misss :) Bu damla sakızı konusu oldukça enteresan çünkü seveni olduğu kadar tahammül edemeyeni de oldukça fazla.
Hala okumaya devam ediyorsanız bir sakız seversiniz demektir.. O zaman bu kurabiyenin dedikodusunu yapabiliriz: 1 pkt sakızlı muhallebiniz varsa öyle kolayca fırına atıverceksiniz ki bu kurabiyeyi, siz bile şaşacaksınız. Üstünü süsleyip süslememek keyfe keder, benim prenses böyle süslemeyi uygun gördü :) Ayrıca gerçekten yumuşak bir kurabiye.
Tarif için www.ardaninmutfagi.com 'u da ziyaret edebilirsiniz, bana ilham veren kendisidir, orada çilekli pudingli kurabiyeler sizi bekler, ve çok teşekkürler kendisine...

Malzemeler:
100 gr yumuşak margarin yada tereyağı
1 yumurta
1 çay bardağı sıvıyağ
2 su bardağından az fazla un
1 pkt kabartma tozu
1 pkt sakızlı muhallebi( benimki dr oetker markaydı)

Yapılışı:
Tereyağı yada margarin, yumurta ve sıvıyağı elimizle iyice karıştırıyoruz. Sakızlı muhallebiyi toz olarak boşaltıyoruz ve yine karıştırıyoruz. Bu safhadan sonra un ve kabartma tozunu ekliyoruz, ele yapışmayan, ama toparlanabilen bir hamur elde ediyoruz. Tarifte aldığı kadar un diyordu, bana 2 su bardağından yaklaşık 1 parmak fazlası yetti, siz lütfen bu aşamada unu azar azar ekleyin, çünkü markaya göre bu miktar değişebiliyor.
170 derece önceden ısıtılmış fırında beyaz kalacak şekilde pişirin. Çok çabuk pişecektir. Fırından ilk çıktığı anlarda oldukça yumuşak ve kırılgan olacaktır. 10 dakikacık tepside bekletirseniz hemen toparlandıklarını göreceksiniz.

* isterseniz süsleme yapmayabilirsiniz. Ben milka bonibon kullandım ve pişmeden önce onları hafifçe hamura bastırdım. Diğerleri için de kakaoya batırılmış bir kurabiye kalıbıyla hafif izler yaptım.
* hayatınızdaki tek kırılgan şey kurabiyeleriniz olsun :) - ki onlar bile sadece 10 dakikalığına öyleler-...

20 Mart 2013 Çarşamba

Ne bulduysan koy keki

Biliyorum yeter gari bu keki şekilden şekile soktuğun diyceksiniz, ama öyle pratik ki yapması, hasta hasta elim gene bu tarife gitti .. Evde kalmış 5 kuru incir, bol miktarda hindistan cevizi ve kuzucuk bayılıyor diye alınmış koca bir karamel şurubu şişesi karşımda bir müddet bakıştıktan sonra işte ortaya bu çıktı. Yumuşamış 1 adet muzu da fotoğrafa ekleyelim tabi! Bence son derece besleyici bir kek oldu. Karışımın kokusu müthişti, ama son ana kadar fırının başında allahım ben naptım acep endişesiyle bekledim. Valla pek güzel bişey yapmışım, son parçalarını anca bugün fotoğraflayabildim, akşamı çıkarmazlar :)

Malzemeler:
2 yumurta
1 su bardağı pudra şekeri
1 türk kahvesi fincanı sıvıyağ
1 çay bardağı süt
1 su bardağı un
1/2 su bardağı hindistan cevizi
1 pkt kabartma tozu
5 adet suda bekletilip küçük küçük doğranmış kuru incir( siz daha fazla koyabilirsiniz, bende bu kadar kalmıştı)
1 adet yumuşamış, çatalla ezilmiş muz
1 çay kaşığı zencefil
1/2 su bardağı iri dövülmüş ceviz( ben unuttum ama siz unutmayın, çok yakışır. Hatta cevizleri önceden biraz fırınlayın, büyük lezzet farkı yaratırsınız)
2 yemek kaşığı karamel şurubu ( koymak zorunda değilsiniz, ben evdeki mevcut stoku kullanmak amacıyla koydum, ama söylemeden geçemiycem; müthiş bir koku ve aroma verdi. Meraklısı için; kahve diyarı'ndan aldığımı belirteyim)

Yapılışı:
Bu muffinlerin yapılışında hiç mikser kullanmıyoruz, hep elde çırpıyoruz. ( anladınız mı neden buna gidiyor elim?) Yumurta ve şekeri çırpıyoruz, sıvı malzemeleri ekliyoruz. Muzu da bu aşamada koyup iyice karıştırın. Un ve kabartma tozunun ardından hindistan cevizi, zencefil ve incirleri ekliyoruz. Tabi cevizi de. Dediğim gibi; karamel şurubu opsiyonel.
Muffin kaplarına üstten 1 parmak boşluk bırakarak paylaştırıyoruz. 170-180 derece önceden ısıtılmış fırında 20-25 dk pişiriyoruz.

* Benim muffin kalıplarım oldukça büyük olduğu için 10 adet kekim oldu.
* Keklerde unun birazı yerine hindistan cevizi kullanmak bence daha nemli bir kek elde etmemizi sağlıyor. Ben memnun kaldım bu seçimden, istemezseniz siz tamamını un koyun.
* Çok nemli ve mis kokulu bir kek oldu bu, muzun aroması da yakıştı. Bu arada küçük boy bir muzdu benim kullandığım. Hadi bakalım, çaylarınızın keksiz kalmamasını dilerim...

19 Mart 2013 Salı

Kolay Ekmek

Tarifi sagliklimutfak.net/adresinden bulup uyguladım, çok başarılı bence, teşekkür ediyorum kendisine.
Fellik fellik tarif aradım nette, kitaplarımda... Ekmek makinasını çıkarmaya üşendim, ama o bekleme süresi yok mu o bekleme süresi hep caydırdı beni. Öyle sabırsızca ekmek kokutmak istedim ki mutfağımı, dayanamadım. Orjinal tarifteki kadar çok bekleyemedim ama yine de çok başarılı bir sonuç elde ettim. Siz isterseniz orjinal halini uygulayabilirsiniz, orada şekli de oldukça değişik. Ben sabırsızlara göre olan baget formundaki yapılışı anlatıyorum :)

Malzemeler:
3-4 su bardağı un
2 tatlı kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1 silme çorba kaşığı toz maya
1,5 su bardağı ılık su
Tepsiye serpmek için 2 yemek kaşığı irmik( ben mısır unu kullandım)

Yapılışı:
2 su bardağı unla maya, şeker ve tuzu harmanlıyoruz.Ortasını havuz gibi açıp suyu buraya boşaltıyoruz. Kenarlardan azar azar toparlayarak yapışkan kıvamlı bir hamur elde ediyoruz. Kalan unu da azar azar ilave ederek yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Üstünü kapatıp 2-3 saat mayalandırıyoruz. ( benim hamurum 50 derece ısıtılmış fırında 1 saate yakın mayalanabildi)
Sonra hamuru 2 parçaya ayırıyoruz. Elimizle iri bir rulo gibi şekillendiriyoruz. Böylece baget'e benziyor. 
İki bageti de yağlı kağıt serilmiş ve mısır unu serpilmiş fırın tepsisine aralıklı diziyoruz. Önce 140 derece ısıtılmış fırında 5 dk pişiriyoruz, sonra 180 dereceye yükselterek kızarana kadar pişiriyoruz. Fırından çıkar çıkmaz anne usulü temiz beze sarın ki yumuşak olsun.

* Ekmek yemez prensesim 5 dilim yuvarladı, benimki gibi hep yemeklerinin yanındaki ekmekleri yemeyi unutan bir çiroz balığınız varsa bi deneyin derim.
* Yani sırf evi saran o koku için bile denenir, haydiii ...

15 Mart 2013 Cuma

Pazılı-Lorlu gözleme

Hazır yufka candır, cankurtarandır. İster kahvaltıya, ister çay saatine, ister akşam yemeğine türlü çeşitli harçlarla  yetişir; gerçekten incesine erişebildiyseniz lezzeti de el açmasını aratmaz.
Pratiklik mutfağımızın vazgeçilmezlerinden olduğuna göre bu imkanı sonuna kadar kullanalım, en azından kendi yaptığımız lezzetlerle midemizi taçlandıralım.
Bu tarifi koymalı mı koymamalı mı çok düşündüm, ama vakti gerçekten sınırlı dostlarım geldi aklıma ve koymaya karar verdim. Yoksa eminim hepiniz alasını hem de el açmasıyla yapıyorsunuz.

Malzemeler:
3 yufka ( ben her yufkayı 4'e keserek küçük gözlemeler elde ettim
Yaklaşık 250 gr lor( tulum loru kullandım)
1/2 demet incecik kıyılmış pazı
İsterseniz pulbiber ve peynirin tuz durumuna göre tuz ilavesi

Yapılışı:
İç harcını tüm malzemeyi karıştırarak hazırlıyoruz ( pazı çiğden). Yufkaları herhangi bir karışım sürmeden her tarafına dolgu malzemesini yayarak basitçe kenarları içe kıvırıp geniş geniş sarıyoruz, ucunu hafif ıslatarak yapıştırıyoruz. Sonuçta elimizde dikdörtgen bir gözleme kalıyor.
Bu gözlemeleri minik tereyağı ilavesiyle tavada önlü arkalı kızartıyoruz. Her seferinde yağ ilavesi yapalım, o kadarcık olur artık. 
Sonrasında ister çayla ister ev yapımı köpüklü ayranla afiyetle yiyoruz. İşte bu kadar kolay ...

Bu gözlemeleri önceden hazır edip buzlukta dondurup dar zamanlarda kullanmak üzere bekletebiliriz.

Çocuklara sebze yedirmek için iç harç malzemesini artık sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Kolay gelsin hepimize :)))

Ricottalı Kurabiye

Başlığı okuyunca pek havalı geliyor öyle değil mi? Oysa ki bildiğiniz anam babam usulü lor kurabiyesinin türk işi ricottayla denenmişi :)  Peynir yemeyen evlatçım lor kurabiyesine, cheesecake'e bayılıyor. Markette Ekici markasıyla ricotta'yı hem de uygun fiyatla görünce hemen kurabiye ve cheesecake olarak değerlendirmeye karar verdim. Yani bir ricotta uzmanı değilim neticede ama tadı fena değil söylemiş olayım. Cheesecake henüz denenmedi, yapar yapmaz koyacağım. Her zaman yaptığım ölçünün yarısını yaparak denedim ki olur da kötü sonuçlanırsa fazla malzeme ziyan olmasın ( emin olmadığımda hep uyguladığım taktik). Ama gayet güzel sonuçlandı, tam ölçü de deneyebilirsiniz. Ama aşağıda vereceğim ölçüyle bile 1 tepsi kurabiye elde ettim. Tabi kurabiyelerin boyutları normalden biraz daha küçük. Ceviz kadar diyebilirim. Hadi bakalım biraz kurabiye kokusu sarsın etrafı...

Malzemeler:
125 gr ricotta
1/2 su bardağı toz şeker
1 yumurta ( sarısı içine, beyazı üstüne)
50 gr yumuşak tereyağı veya margarin
1,5 su bardağı un
1/2 pkt kabartma tozu

Yapılışı:
Yumurta sarısıyla şekeri mikserle çırpıyoruz. Yağı ilave edip tekrar çırpıyoruz. Ricotta'yı da ekleyerek iyice çırpıyoruz. Un ve kabartma tozunu beraber ilave ederek düşük hızda karıştırıyoruz. Artık elimizle toparlama zamanı geldi, çok yapışıyorsa hamurunuz hafif un ilave edebilirsiniz ama toparlanacak bir hamur elde etmeniz yeterli, yoksa sert kurabiyeleriniz olur.

Ceviz büyüklüğünde topcuklar yapıp onları önce yumurta beyazına ardından toz şekere bulama görevini asistanımıza devredip 180 derecede ısıtılmış fırında çok kızartmadan pişiriyoruz. Küçük oldukları için benimkiler 11 dk gibi bir sürede pişiverdiler.

* daha çok kurabiye elde etmek isterseniz lütfen ölçüyü 2 katına çıkarın. O zaman 2 yumurta kullanacaksınız ve yine 1'inin beyazını üstüne ayırıp kalanı hamura katacaksınız.




12 Mart 2013 Salı

Çıtır hamsi & Havuçlu-yoğurtlu patates

Bu hamsiler gerçekten adlarına yaraşır çıtırlıktalar. Hem denizden yeni çıktılar hem nar gibi kızarıp soframıza düştüler. Küçükken neden severek tüketmediğimi asla anlayamadığım balıkla uzuunca bir süredir gayet iyi anlaşıyoruz. Sağlık açısından gerekliliği de su götürmez bir gerçek. Neyse ki kızım sıkı bir balık sever, allahtan o konuda sıkıntı yaşamıyoruz. Burada bir ölçü veremiyorum bu yemekle ilgili, zaten ihtiyacınız da yok. Hem benden daha güzel pişirdiğinizden de eminim, sadece mutfağımda pişenleri buraya koyma isteğimden dolayı yazıya döktüm :) 
Yanına nedense birşey daha yapma ihtiyacı hissettim ve havuçlu yoğurtlu patates yaptım, çok da gerekli diil yani karışık salata fazlasıyla yeterli, bunu patatesin yarısı kaldığında idrak etmem biraz geç oldu tabi :) Kolay bir yemek yaptığımda neden yanına ille de bişeyler daha yapasım geliyor bunu uzmanların görüşlerine bırakıp tarife geçiyorum:))

Malzemeler:
Ayıklanmış hamsi
Mısır unu
Tuz
Sıvıyağ

Yapılışı:
Hamsileri güzelce yıkıyoruz. Hafif tuzluyoruz. Mısır ununu da biraz tuzla karıştırıp yayvan bir tabağa koyuyoruz. Hamsileri itinayla mısır ununa bulayıp kızgın yağda kızartıyoruz. 
Sonra bu iş fazla kolayımıza geldi diye kaşınıp havuçlu patatese geçiyoruz:

Malzemeler:
3 orta boy patates
3 küçük havuç
Sarımsaklı yoğurt

Patatesi haşlıyoruz, sıcakken çatalla ezip tuz ve az zeytinyağı ilave ediyoruz. Havuçları rendeleyip 1 kaşık zeytinyağında hafif yumuşayana dek soteliyoruz. 
Hayalimiz patatesin üzerine havucu yaymakken havucun azlığını fark edip onu da patatesle karıştırıyoruz. Kabımıza bastırarak yayıyoruz. Üzerine sarımsaklı yoğurt döküp pul biber serpiyoruz.

* Evet bu salatanın çok değişik sunum şekiileri var, ilerde onları da yapar buraya koyarız.

* Bazı mutfak kazaları güzel lezzetlerle sonuçlanabilir :)

* Merak etmeyin, bizim kız yoğurtsuz yedi patatesi :)

Ev yapımı mini bazlama

Benim gibi herşeyi çocuğunuz gelmeden güzelce hazırladınız, evi toparladınız, artık kuzunuzu beklemedesiniz, birden tatlı bir sürprizle karşı karşıya kalıverdiniz: Evde ekmek yok. Giyinip çıkmak içinizden gelmiyor, marketi de bi ekmek için aramak istemedi canınız, eee n'olcak? Hadi buyrun mutfağa, mini mini bazlamalar yapıcaz, çocuğumuz gelir gelmez sıcak sıcak 2 tane indirivericek mideye, kalan da yukardaki gibi güzel bir kahvaltı keyfinin havalı eşlikçisi olucak. Buyrun:

Malzemeler:
2,5 su bardağı un
1 silme tatlı kaşığı kuru maya
1 yemek kaşığı zeytinyağı
1/2 tatlı kaşığı tuz
1 su bardağından 1 parmak eksik  hafif ılık su

Yapılışı:

Un ve toz mayayı harmanlıyoruz. Diğer malzemeleri de ekleyek elimize yapışmayan yumuşak bir hamur elde ediyoruz. Unun cinsine göre miktar değişeceğinden, suyu dikkatli koyalım. Yine de katı olursa arttırabiliriz. Bu hamuru vaktimiz ölçüsünde dinlenmeye alalım. ( benimki yarım saat kadar dinlenebildi)
Sonrasında zevkimize göre bezelere ayıralım. Ben 12 adet minik bazlama elde ettim ve cevizden biraz büyük bezeler hazırladım.
Hafif unlayarak hamurları azıcık inceltelim.( çok inceltmeyin, neticede ekmek niyetine yapıyoruz) 
İyice kızdırılmış yağsız tavada önlü arkalı pişirelim. Pişince üstlerini temiz mutfak beziyle örtelim ki yumuşak kalsınlar -anne usulü :)-

Mutfakta çareler ve yaratıcılık hiiiç tükenmiyor, keyifli mutfaklarda pişen, mutlu sofralara düşen lezzetli yemekleriniz bol olsun :))



11 Mart 2013 Pazartesi

Lokum etli pilav

Etleri yutmak yerine benim kızım gibi ağzında evirip çeviren bir çocuğunuz varsa siz de böyle pişirin. Akşam yemeği eziyete dönmesin keyifler bozulmasın. Evet ben de isterdim caanım bonfileyi güzelce mühürleyeyim, şık şık sunayım ama olmuyoor, o zaman yutamıyoruz! Etler hafif tandırvari bir kıvamla lokum gibi pişiyor ( eveet bunu da canı istemedimi yutamıyor ama bu gerçeği şu an görmezden geliyorum). Madem bonfileyi katlettim bari sunumu güzel olsun dedim, tchibo'dan aldığım şekillendiriciyi kullanmış oldum böylece, ne de olsa bizler de mutfaklarımızn şefleriyiz, yakışır bize!!

Malzemeler:
300 gr bonfile
1 orta boy soğan
Zeytinyağı+ birazcık tereyağı

Yapılışı:
Etleri minik küpler halinde doğruyoruz. Vaktimiz varsa biraz zeytinyağında bekletelim. Pişirmeden önce oda sıcaklığına getiriyoruz. Kızgın tencereye etleri alıyoruz (yağları da koyuyoruz), soğanı bütün halde koyuyoruz, suyunu salıp çekene ve rengi dönene kadar yüksek ateşte çeviriyoruz. Tuzunu da tabi ekleyelim. Sonrasında 1 çay bardağı kadar su ekleyip düdüklüyü kapatıyoruz.( ben fissler kullanıyorum ve çok çok memnunum, pişirme süresi fissler'e göre olan süredir, siz kendi tencerenize göre ayarlayın)
10 dk pişirdikten sonra biraz dinlendirip pilavla servis ediyoruz.
*isterseniz salça, domates vs ekleyebilirsiniz, ben yalın bir tat tercih ettiğim için tuz ve az karabiber ilavesiyle pişirdim.
* bir fissler daima iyi bir yatırımdır, dar zamanda hızıyla hayat kurtarır, aklınızda bulunsun :) - yani düdüklü tencereden ödü kopan bir insan olarak söylüyorum bunu ona göre-
* pilav için özel bir sırrım henüz yok, ıslatılmış 1 bardak pirince 1,5 su bardağı su yöntemiyle yapıyorum. Fena da olmuyor. 

Gece Gündüz Keki

Bu kek tüm evlerde pişen kekler sıralamasında ilk 3'e oynar. Türlü türlü ismi türlü türlü şekli vardır. Tarifi aldığım "NATALİ tarifler&anılar" kitabında ismi "Bizim Meşhur Kek" . Bu arada kitabı meraklısına şiddetle tavsiye ederim, böyle hikayesi olan yemek kitaplarına bayılıyorum. Ben tarifteki ölçülerin yarısını kullandım ve buraya da yarım ölçü halini yazıyorum, siz kalabalık bir aileyseniz lütfen buradaki ölçülerin 2 katını yapın. Benim yaptığım ölçüler de gayet doyurucu miktarda bir kek elde etmemizi sağlıyor, bilginize.
Kızım bu keki bi dahaki sefere gündüz- gece şeklinde yapalım dedi, güzel fikir aslında, hep bu halini görüyoruz, biraz da dışı gece içi gündüz olsun di mi? Kek kokulu evlerde tatlı muhabbetleriniz daim olsun :)

Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1/2 su bardağı sıvıyağ
1/2 su bardağı süt
1/2 limon kabuğu rendesi
1,5 su bardağı+1/4 su bardağı un ( yani 2 su bardağından 2 parmak eksik)
1/2 pkt kabartma tozu
1 çorba kaşığı kakao

Yapılışı:
Yumurta ve şekeri mikserle 10 dk iyice beyazlaşana kadar çırpıyoruz. Bu kısım en önemli kısım diyor Natali, gerçekten de güzel kabarmış kekler için önemli bir püf noktası, es geçmeyin! Yağ, süt ve limon kabuğu rendesini ekleyip çırpmaya devam edin. 2 kez elenmiş un ve kabartma tozunu da ilave edip düşük hızda çırpın. Hamurun 3'te birini ayırıp bu kısma kakao ilave edin. Ben pişirirken baton kalıp kullandım, siz arzu ettiğiniz kalıbı kullanabilirsiniz. Beyaz kek karışımını yağlanmış baton kalıba dökün, ortasına kakaolu kısmı gezdirin boydan boya. Bıçakla hafif daireler yaparmış gibi karıştırın. (Kitaptaki kalıba dökülüş aşamaları daha farklı ben kendi yaptığım şekli yazıyorum)
Önceden 170 derecede ısıtılmış fırında 20-25 dk pişiriyoruz, tabi fırından fırına pişme süresi değişebilir. Afiyet olsun.

10 Mart 2013 Pazar

Yastık pişi

Bu pişilere kızımın verdiği ismi koymak istedim. Yastık gibi pofuduk pofuduk oldukları için bence tam uydu. Kızımın bu isim koymalarına bayılıyorum, bir de hayvanlı pişilerimiz var o da bir başka yazıya artık.. Hamur kokusu size de tatili, denizi, mutluluğu çağrıştırmaz mı? Hemencecik evde olan malzemeyle ateşe konur ve muhteşem bir keyfe dönüşür. Aniden gelen dostlarla şenlenen çay keyfi, pazar kahvaltısı, tatlıya uyar, tuzluya uyar, daha ne diyeyim, haydi tarife geçeyim :)

Malzemeler:
1 kase yoğurt(küçük bir kase kullandım, 2 beze hamur elde ettim)-renkli plastik ikea kaselerinden-
1 yumurta
1 pkt kabartma tozu
Tuz
Aldığı kadar un *(yoğurt ölçtüğünüz kapla yaklaşık 2,5 kase)* 

Yapılışı:
Yoğurtla yumurtayı hafif karıştırıyoruz elde. Unu azar azar ilave ediyoruz, kabartma tozu ve tuzla beraber. Elimize çok yapışmayan, yumuşak bir hamur elde etmeliyiz. Unu koyarken ölçmeyi unuttum, acemi bloggerlık bu işte :)
Ama yoğururken unu hep azar azar, yedire yedire eklersek sorun yaşamayız, ne kadar yumuşak o kadar iyi. Söz bi dahakine ölçerek koycam. ( Sonunda yaparken ölçtüm ve tarife ekledim :))
Hiç bekletmeden hamuru 2 bezeye ayırıp oklavayla açıyoruz. İncecik açmamız gerekmiyor, 2-3 mm iyidir. Tırtıklı hamur ruletiyle istediğimiz şekilde kesip kızgın yağda kızartıyoruz. İstersek kurabiye kalıplarıyla da şekillendirebiliriz. İçi puf puf kabaran yastık gibi pişiler elde ediyoruz. 

* Tarifi kuzenimden aldım, internetten bulmuş ama siteyi hatırlamadığı için yazamıyorum, ona da burdan teşekkür ediyorum beni bu lezzetle tanıştırdığı için.
* Bu hamur korkacağınız bir hamur değil, bekleme aşaması da olmadığı için çok pratik, lütfen denemekten korkmayın.

Tüm pazarlarınız böyle lezzetli geçsiinn :)

8 Mart 2013 Cuma

Lavaşmacun

Muhakkak pek çoğunuz denediniz, hala benim gibi bihaber olanlar kaldıysa diye paylaşıyorum ben. Bir Kayserili olarak marketten hazır lavaş almayı kendime yakıştıramasam da kimi zaman evde bulunması zaman tasarrufu açısından pek faideli oluyor. Üstelik Kayseri mutfağının ünlü lezzeti yağlamanın da en temel hammaddesidir lavaş, tabi ev yapımı olanı. Öğrenci evlerimizin kısıtlı imkanlarıyla bile birçok kereler yapıp dostlarımla paylaştığımız bu lezzeti ilerde elbette paylaşacağım. Gelelim mutfakta az vakit geçirip ortaya kallavi bir lezzet çıkaracağımız lahmacun tarifimize:

Malzemeler:
6 adet lavaş
250 gr kıyma
2-3 sivri biber
2-3 domates( ben 7 kaşık kadar domates sosumdan kullandım)
Dilediğiniz kadar ince kıyılmış maydanoz
Tuz, karabiber, pul biber
1 yemek kaşığı zeytinyağı

Yapılışı:
Tüm malzemeyi güzelce karıştırıyoruz, tabi mümkün olduğunca minik doğranmış olmaları önemli. Lavaşların üzerine bastıra bastıra yayıyoruz. 200 derece önceden ısıtılmış fırında ızgarayı kullanarak yaklaşık 15 dk pişiriyoruz. Çabuk pişiyorlar aman dikkat edelim. Afiyet olsun.

6 Mart 2013 Çarşamba

Limonlu vişneli kekcikler ve Ayçekirdekli kıtır

Ben galiba mutfaktan ayrı kalamıyorum. Yanımda artık 7 yaşına yaklaşan muhteşem bir asistan da olunca ne tarifler korkutuyor gözümü ne yeni toparlayıp mis gibi temizlediğim mutfağı yeniden dağıtmak...
Biz kek sever bir anne-kızız, evimizde her daim atıştırmalıklar bulunsun, zevkle tüketilsin isteriz, hele de paylaşacak dostlar olduktan sonra değmeyin keyfimize...
Bu kekler canım ne zaman pratik bişeyler yapmak istese elde çırpılıp fazla efor istememesinden mütevellit hep ilk tercihim olan muffin tarifinin yarım ölçüsünden oluşuyor. Sanırım bu kekleri sokmadığım şekil kalmadı :) Siz fotoğraflarda öyle göründüklerine bakmayın; miniminnacık, tek lokmalık pofuduk kekcikler onlar.
Sanırım 30 tane kadar çıktılar, çünkü çıkar çıkmaz yana yana kaç tane yuvarladık hatırlamıyorum. Öyle kolayca oluveriyorlar ki insan sırf evini o mutluluk kokusuyla doldurmak için bile 2 dakikada geçer başına : )
Ayçekirdekli kıtırlara gelince; tarifi www.sibelinkahvesi.com'da gördüğüm an vuruldum ve derhal denenecekler listesine aldım. 1-2 ufak değişiklik dışında tarife sadık kaldım ve muhteşem bir sonuç elde ettim, çook teşekkür ediyorum Sibel hanıma tarif için.
Çocuklarınız krakerler yerine ev yapımı bu kıtırları yesin sizin de içiniz birazcık rahat etsin :)
Tarifteki kepekli unu evde olmaması nedeniyle kullanamadım. Üzerine yumurta beyazı sürmek için 1 yumurtayı gece gece heba etmeye de içim elvermedi ( olur böyle arada bana, takılmayın siz :)) Onun yerine azıcık su ve zeytinyağı karışımı yapıp üzerlerine onu sürüverdim, oldu zannımca. Siz isterseniz aynen tarifi uygulayın, kepekli unla rengi daha güzel olacaktır. Eveeet bu kadar laftan sonra buyrun tarifler :

Limonlu-vişneli kekcikler:

1 yumurta
1/2 su bardağı pudra şekeri
1/2 türk kahve fincanı mısırözü ( ben zeytinyağı kullandım)
1/2 çay bardağı süt
3/4 su bardağı un
1/2 pkt kabartma tozu
1 limonun kabuğunun rendesi
Dondurulmuş vişne

Yumurta ve şekeri elde birazcık çırpıyoruz. Sıvıları ekleyip azıcık daha karıştırıyoruz. Un ve kabartma tozunu ekleyip limon kabuğu rendesiyle karıştırıyoruz.
Mini kek kalıplarına üstten biraz boşluk bırakarak kaşıkla paylaştırıyoruz. Dondurulmuş vişneleri tam ortadan 2'ye kesiyoruz. Her bir kekin tam ortasına bu yarım vişnelerden yerleştiriyoruz. 170-180 derece önceden ısıtılmış fırında pişiriyoruz. Çok çabuk pişiyorlar aman dikkat.

Ayçekirdekli kıtır:

1 su bardağı un
1/2 su bardağı kepekli un
1/2 çay kaşığı kabartma tozu
1/2 çay kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı toz şeker
4 çorba kaşığı küp küp kesilmiş yumuşak tereyağı
4 çorba kaşığı süt
1 tatlı kaşığı limon suyu


Üzeri:
1 yumurta akı
Susam, çörekotu, ayçekirdeği

Un, kabartma tozu, tuz ve şekeri bir kaba eliyoruz. Süt, limon suyu ve tereyağını ekliyoruz. Parmak uçlarımızla yoğuruyoruz. Hamur kuruysa süt, cıvıksa un ilave ederek ele yapışmayan bir hamur elde ediyoruz.
Merdaneyle incecik açıp ister kare kare kesiyoruz ister benim yaptığım gibi kalıplarla şekillendiriyoruz. Yumurta akını hafifçe çırparak sürüyoruz, üzerine susam, çörekotu, ayçekirdeği serpiştiriyouz. 180 derece önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 15 dk pişiriyoruz.

*yumurtanıza kıyamazsanız çözüm yukarda :)




Dry aged beef ( Kuru dinlendirilmiş biftek)

Henüz bu etle tanışmadıysanız mutlaka tanışın ve bugüne kadar yediğiniz tüm etleri unutun. Basitçe sabit ısı ve uygun nem derecesinde, hava akımı kontrollü özel dolaplarda 21-28 gün dinlendirilmiş bu sayede maximum lezzet ve yumuşaklığa ulaşmış et olarak adlandırabiliriz bu eti. Sonrasında zeytinyağında dinlendirerek oda ısısında 1 saat bekletip döküm tavada kısa sürede pişirdiğimiz bu et bizi muhteşem bir lezzet hazzına ulaştırıyor. Ve bugüne dek tüm şık restoranlarda çok para bayılıp yediğimiz etlere acıyoruz. Evet fiyatı normalden biraz daha tuzlu ama inanın asla pişman olmayacaksınız, tam bir et ustasının elinden çıkmış lezzet garanti.
Ben bu etin yanında fırınlanmış minik taze patatesler ve tabule taklidi yapan bir salatacık yaptım. Tabule taklidi yapan diyorum çünkü kızımın damak zevkine göre hazırladığım şey bulgurlu bir salata ama lezzeti tabuleyle yarışır cinsten.
Taze patatesleri ise zeytinyağı ve baharatlarla tatlandırıp fırınladım.
Bir öğünü şölene çevirip zevkle tüketilen bir restoran tabağına dönüşen bu zevki ıskalamayın. Hadi kolay gelsin :)

Malzemeler:
4 dilim dry aged beef
Deniz tuzu
Zeytinyağı
Yapılışı yukarda anlattığım gibi.

5 adet minik taze patates
Zeytinyağı, dilediğiniz baharatlar
Ben patateslerimi ortadan 2'ye keserek pişirdim. 30 dk gibi bir sürede pişiyor, son 10 dk'lık kısmı ızgara bölümünü açarak yapın.
Tabulemsi salata:
1/2 su bardağı ince bulgur( şişmelerini sağlayacak kadar kaynar su ilave edip üstünü kapatarak şişmesini bekliyoruz. Fazla su koymayın, çünkü kuru kalmaları gerekiyor)
Taze soğan, bol maydanoz
Nar ekşisi, limon ve zeytinyağından oluşan sosla buluşturun.

Tüm bu ölçüler 2 kişiliktir, siz dilediğinizce arttırabilirsiniz. Yazınca fark ettim biz ana-kız biraz oburuz galiba :)

5 Mart 2013 Salı

Çocuklarımız :)

Bugünkü yazı tariften çok bir iç dökme olarak adlandırılabilir. Çocuk sahibi olmak çok büyük bir sorumluluk ve sürekli bir vicdan azabı duygusuyla başetmektir denir ya hep insan çocuk sahibi olunca bunun doğruluğunu yaşayarak öğreniyor. Sıfırdan bir insan yetiştiriyorsunuz, evet genetik bir mirası, sizin de sürekli çözmeye çalışacağınız bir yapısı olduğu doğru. Ama oya gibi işliyorsunuz onları aynı zamanda, kimi zaman farkında olarak, kimi zaman farkında olmayarak. Şakaya gelir birşey diil yani :) 
Hayat kimi zaman zor kimi zaman kolay ve renkli, ama çocuklara daha dikkatli bakınca, yada ne kadar mutsuz olursa olsun kendi çocukluğunuzu hatırlayınca içinizin tatlı bir özlemle dolmasının nedeni aslında tam ve donanımlı olarak gönderildiğimiz dünyada büyürken kim olduğumuzu unutmamız değil mi? İhtiyacımız olan her şeye sahipken sadece unuttuğumuz için hep bir arayışla geçiyor hayatımız, doğru insan, doğru iş, çok para, güzel ev vs. Hepsine birden bile sahip olsanız bitmeyecek bir kovalamaca.. Doğru insan'ın üzerine kurduğunuz hayatınız, parayla kendinize yarattığınız konfor, kariyer peşinde koştururken yıpranan bedeniniz, hep sonunda hayat kendimizden başka bir temele dayandırdığımız şeyi yıkıyor! Dönün bakın bi geçmişe; illa ki gelmiştir başınıza aşkla, işle, parayla imtihan. Aldıysanız dersinizi çıkmışsınızdır alnınızın akıyla, almayınca eninde sonunda sağlıkla vuruyor çünkü insanoğlu anca o zaman DURUYOR.
Asla iç karartmak değil niyetim çünkü bu dünyada çocuklar oldukça bu mümkün değil, çocuğu olan ya da etrafında çocuklar olan insanlar çok rahat gözlemleyebilir bunu. Onlar asla pes etmezler, hep meşguldürler, küçücük şeyler yeter onları mutlu etmeye.
Herkes kadar payımı aldım ben de hayattan, bağışıklık sistemimi çökerttiğim noktada artık bi durdum şükür :) Durduğunuz anda zaten başlıyor algınız iyileşmeye, güzel insanlar, güzel olaylar giriveriyor sessizce hayatınıza baharın çiçek kokulu rüzgarları gibi tatlı tatlı.. 
Reikiyle tanıştım, inanır mısınız tanışalı beri grip bile olmadım. Ya kızımın reiki öğrendiğim gün çizdiği resimle bir gökkuşağını tam da doğru sıralamasıyla çakra renklerinde boyamasına ne demeli, üstelik daha ben bile renkleri öğrenememişken!
Ya da her resmini bir renk karnavalına dönüştürmeye bayılırken haftalar önce kütüphaneye yapıştırdığı bembeyaz iki el? ( hani hepimiz yapardık ya küçükken kendi elimizi kağıda koyup çizerek :))  burada reikiyle tanışmamış olanlar için belirtmeli: reiki ellerimizi kullanarak yaptığımız bir enerji çalışması basit haliyle.
Hayat görerek baktığınızda öyle güzel şeylerle dolu ki, ıskalanmayacak kadar değerli! Çocukların rehberliğine güvenin, kaybettiğimizi sandığımız herşey orada duruyor işte, çocuklar nasıl ki bağışıklık sistemleri güçlensin diye hastalanıyorlar biz de aynen öyleyiz aslında, acı olarak değerlendirdiğimiz her tecrübe sadece güçlü yapıyor bizi. Bir de bu gözle bakın derim.
Onları mutlu edin çünkü bu çok kolay :)